Mesnevi-i Nuriye | Onuncu Risale | 227
(204-235)

Her bir ni’metin iki vechi vardır. Bir vechi insana âidtir ki insanı tezyin eder, medâr-ı lezzeti olur. Halk içinde temâyüze sebeb olur. Mûcib-i fahr olur, sarhoş olur. Mâlik-i Hakîki’yi unutur. En nihâyet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür.

İkinci vechi ise, in’am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini i’lân, in’amını ifşa, esmâsına şehâdet eder. Binâenaleyh, tevâzu, ancak birinci vecihle tevâzu olabilir. Ve illâ küfranı tazammun etmiş olur. Tahdis-i ni’met dahi, ikinci vecihle ma’nevî bir şükür olmakla memduh olur. Yoksa kibir ve gururu tazammun ettiğinden mezmumdur. Tevâzu ile tahdis-i ni’met şöylece bir içtimâları var:

Bir adam hediye olarak bir palto birisine veriyor. Paltoyu giyen adama başka bir adam “Ne kadar güzel oldun.” dediğine karşı “Güzellik paltonundur.” dediği zaman, tevâzu ile tahdis-i ni’meti cem’etmiş olur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Ücret alındığı zaman veya mükâfat tevzi edildiği vakit, rekabet, kıskançlık mikrobu oynamaya başlar. Fakat iş zamanında, hizmet vaktinde o mikrobun haberi olmuyor. Hatta tenbel olan adam çalışkanı sever. Zaîf olan kaviyi takdir ve tahsin eder. Fakat çalışmasını ister ki, iş hafif olsun, zahmetten kurtulsun.

Dünya da umûr-u diniyeye ve a’mal-i âhirete iş ve hizmet için kurulmuş bir fabrika olduğu cihetle ve o fabrika içerisinde işlenen ve yapılan ibâdetlerin semeresi öteki âlemde göründüğüne nazaran ibâdetlerde rekabet edilmemelidir. Olduğu takdirde ihlâsı kaybolur. Ve o rekabeti yapan, halkın takdir ve tahsinleri gibi dünyevî bir mükâfatı düşünür. Zavallı düşünmüyor ki, o düşünce ile amelini adem-i ihlâs ile ibtal eder. Çünkü sevab îtâsında ve ücret aldığında, nâsı Rabb-i Nâs’a şerik yapar ve halkın nefretlerine hedef olur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Kerâmet ile istidrac ma’nen birbirine mübâyindir. Zîra kerâmet, mu’cize gibi Allah’ın fiilidir. Ve o kerâmet sâhibi de kerâmetin Allah’tan olduğunu bilir ve Allah’ın kendisine hâmi ve rakîp olduğunu da bilir. Tevekkül ü yakîni de fazlalaşır. Lâkin ba’zan Allah’ın izniyle kerâmetlerine şuuru olur, ba’zan olmaz. Evlâ ve eslemi de bu kısımdır.

Səs yoxdur