Şualar | Altıntı Şuâ | 98
(97-102)

Birinci Sual: Teşehhüdün mübârek kelimatı, Mi’rac gecesinde Cenâb-ı Hak ile Resulünün bir mükâlemeleri olduğu halde, namazda okunmasının hikmeti nedir?

Elcevap: Her mü’minin namazı, onun bir nevi Mi’racı hükmündedir. Ve o huzura lâyık olan kelimeler ise, Mi’rac-ı Ekber-i Muhammed (Aleyhis-salâtü Vesselâm)da söylenen sözlerdir. Onları zikretmekle, o kudsî sohbet tahattur edilir. O tahatturla o mübârek kelimelerin ma’naları cüz’iyetten külliyete çıkar ve o kudsî ve ihatalı ma’nalar tasavvur edilir veya edilebilir. Ve o tasavvur ile kıymeti ve nuru teâli edip genişlenir.

Meselâ: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o gecede Cenâb-ı Hakk’a karşı selâm yerinde demiş. Yâni: Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri tesbihat-ı hayatiye ve Sâni’lerine takdim ettikleri fıtrî hediyeler, ey Rabbim sana mahsustur. Ben dahi bütün onları tasavvurumla ve îmanımla sana takdim ediyorum.”

Evet nasıl ki Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kelimesiyle, bütün zîhayatın ibâdât-ı fıtriyelerini niyet edip takdim ediyor.

Öyle de: Tahiyyatın hülâsası olan kelimesiyle de, bütün medâr-ı bereket ve tebrik ve bârekâllah dediren ve mübârek denilen ve hayatın ve zîhayatın hülâsası olan mahlûklar, husûsan tohumların ve çekirdeklerin, dânelerin, yumurtaların fıtrî mübârekiyetlerini ve bereketlerini ve ubudiyetlerini temsil ederek, o geniş ma’na ile söylüyor. Ve mübârekâtın hülâsası olan¬ kelimesiyle de zîhayatın hülâsası olan bütün zîruhun ibâdât-ı mahsusalarını tasavvur edip dergâh-ı İlâhîye o ihatalı ma’nasıyla arzediyor.

Səs yoxdur