Şualar | Yedinci Şuâ | 186
(103-191)

Nasılki mide bir rızık ister; öyle de, kalb ve ruh ve akıl ve göz ve kulak ve ağız gibi insanın lâtifeleri ve duyguları dahi Rezzak-ı Rahîm’den rızıklarını isterler ve müteşekkirâne alırlar. Her birisine, ayrı ayrı ve onlara lâyık ve onları memnun ve mütelezziz eden rızıkları, hazine-i rahmetten ihsân edilir. Belki Rezzak-ı Rahîm, onlara daha geniş rızık vermek için; göz ve kulak, kalb ve hayâl ve akıl gibi o lâtifelerin her birisini, hazine-i rahmetinin birer anahtarı hükmünde yaratmış. Meselâ: Göz, kâinat yüzündeki hüsün ve cemâl gibi kıymetdar cevher hazinelerinin bir anahtarı olduğu misillü, ötekiler dahi (herbiri) birer âlemin anahtarı olur; îman ile istifâde eder. Yine sadedimize dönüyoruz.

Bu kâinatı yaratan Zât-ı Kadîr-i Hakîm, nasılki kâinattan hayatı bir hülâsa-i câmia olarak halkedip, umum maksadlarını ve isimlerinin cilvelerini onda temerküz ettiriyor. Öyle de, hayat âleminde dahi, rızkı bir cem’iyetli merkez-i şuunat yaparak.. iştiha ihtiyacını ve zevk-i rızkîyi zîhayatta halkederek; hilkat-ı kâinatın en ehemmiyetli bir gayesi ve bir hikmeti olan dâimî ve küllî bir teşekkür ve minnetdarlık ve perestişlik ile rubûbiyetine ve sevdirmesine karşı mukabele ettiriyor.

Meselâ: Çok geniş olan memleket-i Rabbânîyenin her tarafını, hususan melâike ve ruhanîler ile semâvâtı ve ervah ile âlem-i gaybı şenlendirdiği gibi, maddî âlemi dahi, hususan hava ve arzı, her vakit ve her tarafını zîruhun, hususan kuşların ve kuşçukların vücûdlariyle şenlendirmek ve ruhlandırmak hikmetiyle ihtiyac-ı rızkî ve rızkın zevki, pek kuvvetli bir kamçı olarak hayvânları ve insanları rızık peşinde koşturmakla tahrik ederek tenbellikten ve atâletten kurtarıp gezdirmesi, şuunat-ı rubûbiyetin bir hikmetidir. Eğer bu hikmet gibi mühim hikmetler olmasa idi, ağaçların erzakını onlara koşturduğu gibi, hayvânların da mukannen olan ta’yinatlarını onlara zahmetsiz bir sûrette fıtrî hâcetlerini koşturacaktı.

İsm-i Rahîm ve Rezzak’ın cemâllerini ve vahdaniyete şehâdetlerini tam görmek için zemin yüzünü birden ihâta edip müşâhede edecek bir göz bulunsa, kış âhirinde erzakları bitmek üzere olan hayvânât kafilelerine,

Səs yoxdur