Şualar | OnBirinci Şuâ | 208
(205-299)
İkinci Mes’elenin Bir Hülâsası

Risâle-i Nur’dan Gençlik Rehberi’nin güzelce îzah ettiği gibi, ölüm o kadar kat’i ve zâhirdir ki; bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishâne nasılki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhânedir. Öyle de: Bu zemin yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz def’a mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyâde bir istediği var. İşte bu dehşetli hakîkatın muammasını Risâle-i Nur hâll ve keşfetmiş. Bir kısacık hülâsası şudur: Mâdem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çâresi varsa, insanın en büyük ve herşeyin fevkinde bir endişesi, bir mes’elesidir. Evet çâresi var ve Risâle-i Nur Kur’ânın sırrıyla o çâreyi iki kerre iki dört eder derecesinde kat’i isbat etmiş. Kısacık hülâsası şudur ki:

Ölüm ya i’dam-ı ebedîdir; hem o insanı, hem bütün ahbabını ve akaribini asacak bir darağacıdır. Veyahut başka bir bâki âleme gitmek ve îman vesikasıyla saadet sarayına girmek için bir terhis tezkeresidir. Ve kabir ise, ya karanlıklı bir haps-i münferid ve dipsiz bir kuyudur; veyahut bu zindan-ı dünyadan bâki ve nurânî bir ziyafetgâh ve bağistana açılan bir kapıdır. Bu hakîkatı “Gençlik Rehberi” bir temsil ile isbat etmiş. Meselâ; bu hapsin bahçesinde asmak için darağaçları konulmuş ve onların dayandıkları duvarın arkasında gâyet büyük ve umum dünya iştirâk etmiş bir piyango dâiresi kurulmuş.

Səs yoxdur