Şualar | OnDördüncü Şuâ | 406
(384-508)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zâhirî hiç bir sebeb yokken acib, ma’nidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor.

Birincisi: Koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi patladı, iki parça oldu. Terzi Hamdi korktu, bizi hayret içinde bıraktı. Halbuki çok def’a kışta taş kömürü ile kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyordu.

İkincisi: İkinci gün Feyzilerin koğuşunda hiç bir sebeb yokken birden su destisi üstünde duran bardak acib sûrette parça parça oldu. Hatıra geliyor ki; inşâallah bize zarar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar Ankara’nın altı makamatına gönderilen müdâfaat nüshaları patlattırdılar, bize zarar vermeden aleyhimize ateşlenen ve kızışan hiddet sobası iki parça oldu. Hem ihtimâl var ki; mübârek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki: “Bu zindan ve hapishâneden gideceksin, bana ihtiyaç kalmadı.”

* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bugün ma’nevî bir ihtar ile sizin hesabınıza bir telâş, bir hüzün bana geldi. Çabuk çıkmak isteyen ve derd-i maîşet için endişe eden kardeşlerimizin hakîkaten beni müteellim ve mahzun ettiği aynı dakikada bir mübârek hâtıra ile bir hakîkat ve bir müjde kalbe geldi ki: Beş günden sonra çok mübârek ve çok sevablı ibâdet ayları olan şuhur-u selâse gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzam’da üç yüzden ziyâde ve Ramazan-ı Mübârekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.

Səs yoxdur