Şualar | Beşinci Şuâ | 510
(509-528)

Birinci Nokta: Îman ve teklif, ihtiyar dâiresinde bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka olduğundan, perdeli ve derin ve tedkik ve tecrübeye muhtaç olan nazarî mes’eleleri elbette bedihî olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede zarurî olmaz. Tâ ki Ebu Bekirler a’lâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehiller esfel-i safilîne düşsünler. İhtiyar kalmazsa teklif olamaz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mu’cizeler seyrek ve nâdir verilir. Hem dâr-ı teklifte gözle görünecek olan alâmet-i kıyamet ve eşrat-ı saat, bir kısım müteşâbihat-ı Kur’âniye gibi kapalı ve te’villi oluyor. Yalnız, Güneş’in mağribden çıkması bedahet derecesinde herkesi tasdike mecbur ettiğinden, tevbe kapısı kapanır, daha tevbe ve îman makbul olmaz. Çünkü Ebu Bekirler, Ebu Cehiller ile tasdikte beraber olurlar. Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nüzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselâm olduğu, nur-u îmanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez. Hatta “Deccal” ve “Süfyan” gibi eşhas-ı müdhişe, kendileri dahi kendilerini bilmiyorlar.

İkinci Nokta: Peygambere bildirilen umûr-u gaybiye: Bir kısmı tafsil ile bildirilir. Bu kısımda hiç tasarruf edilmez ve karışamaz. Kur’ânın ve hadîs-i kudsînin muhkemâtı gibi.

Ve diğer bir kısmı icmal ile bildirilir, tafsilât ve tasviratı onun içtihadına havâle edilir. Îmana girmeyen hâdisat-ı kevniyeye ve vukuat-ı istikbaliyeye dâir hadîsler gibi. Bu kısımda, Peygamberimiz (A.S.M.) belâgatiyle -temsiller sûretinde- sırr-ı teklif hikmetine muvâfık tafsil ve tasvir eder. Meselâ: Bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: “Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennem’in dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür.” Bu garîb haberden beş-altı dakika sonra birisi geldi, dedi: “Ya Resulallah! Yetmiş yaşında bulunan filan münafık vefat etti, Cehennem’e gitti.” Peygamber’in yüksek beliğane kelâmının te’vilini gösterdi.

İHTAR: Hakâik-i îmaniyeye girmeyen cüz’î hâdisât-ı istikbaliye, nazar-ı nübüvvette ehemmiyetsizdir.

Səs yoxdur