Şualar | OnBeşinci Şuâ | 558
(529-621)

Hem âhiretin tahakkukuna sâir rükünlerinin delâletini “Meyve Risâlesi” ve “Onuncu Söz”ün zeyilleri beyân ettikleri gibi; öyle de herbir rükün, hüccetleriyle beraber onun risâletine bir hüccettir.

Binler şehâdetleri ihtivâ eden Üçüncü Küllî Şehâdet:

Yâni: O Zât (A.S.M.) Güneş gibi kendi kendine delildir. Binler mu’cizat ve kemâlât ve yüksek, güzel ahlâkiyle risâletine ve sâdıkıyetine pek kuvvetli şehâdet eder. Evet Mu’cizat-ı Ahmediye (A.S.M.) risâle-i hârikada üç yüzden ziyâde nakl-i sahih ile isbat ettiği gibi; o zâtın (A.S.M.)


ve


âyetlerinin sarahatiyle, avucunun bir parmağiyle Kamer iki parça olması ve nakl-i sahih ve tevatürle, aynı elin beş parmağından beş çeşme su akması ve susuz kalan bütün ordusu o sudan içmesi ve şahid olması ve bu acib hârika iki def’a başka yerde de vuku bulması ve aynı avuç ile bir parça toprağı, hücum eden düşman ordusuna atarak, her birisinin gözüne bir avuç toprak girmesiyle hücumda iken kaçmaları ve aynı avuçta küçük taşlar insanlar gibi tesbih edip Sübhanallah demeleri gibi nakl-i sahih ile ve bir kısmı tevatürle tarihlerde kat’iyyen vukua gelen yüzer ve ehl-i tahkikin yanında bine kadar mu’cizat, elinde zuhuru ve dost ve düşmanların ittifakıyla onda güzel hasletlerin ve ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesinde (Hâşiye) bulunması ve arkasında tebaiyetle sülûk edip kemâlâta erişen ve hakîkata aynelyakîn yetişen bütün ehl-i tahkik,


Hâşiye: Hattâ şecaat kahramanı Hazret-i Ali (R.A.) diyor: “Harbde biz korktuğumuz zaman, Peygamber’in (A.S.M.) arkasına saklanır, tahassun ederdik.” Şecaat gibi her haslette faik olduğunu, o zaman düşmanları dahi tasdik ettiklerini tarihler naklediyorlar.

Səs yoxdur