Siracinnur Mecmuası | Yirmialtıncı Lema | 83
(45-86)

Mâdem sen, intisâb-ı îmanî tezkeresiyle böyle bir nokta-i istinâd bulabildiğinden, hadsiz bir kuvvete ve kudrete dayanabilirsin; ben de Âyetten bu dersimi aldıkça öyle bir kuvve-i ma’nevîyeyi buldum ki; değil şimdiki düşmanlarıma, belki dünyaya meydan okuyabilir bir iktidâr-ı îmanî hissederek, bütün ruhumla beraber

dedim.

Üçüncü Mertebe-i Nûriye-i Hasbiyye: Ben o gurbetler ve hastalıklar ve mazlûmiyetlerin tazyikiyle dünyadan alâkamı kesilmiş bularak, ebedî bir dünyada ve bâki bir memlekette dâimî bir saadete namzed olduğumu îman telkin ettiği hengâmda; tahassür akıtan “of! of!”dan vazgeçip, beşâşet izhar eden “oh! oh!” dedim. Fakat bu gaye-i hayâl ve hedef-i ruh ve netice-i fıtratın tahakkuku, ancak ve ancak bütün mahlûkatının bütün harekâtlarını ve sekenatlarını ve ahval ve a’mâllerini, kavlen ve fiilen bilen ve kaydeden ve bu küçücük ve âciz-i mutlak nev’-i insanı kendine dost ve muhatab eden ve bütün mahlûkat üstünde bir makam veren bir Kadîr-i Mutlakın hadsiz kudretiyle ve insana nihayetsiz inâyet ve ehemmiyet vermesiyle olabilir, diye düşünürken bu iki noktada, yâni böyle bir kudretin faaliyeti ve zâhiren bu ehemmiyetsiz insanın hakîkatlı ehemmiyeti hakkında îmanın inkişafını ve kalbin itminanını veren bir îzah istedim. Yine o Âyete müracaat ettim; dedi ki: “ daki ya dikkat edip, senin ile beraber lîsan-ı hâl ve lîsan-ı kal ile yı kimler söylüyorlar, dinle!” emretti.

Birden baktım ki, hadsiz kuşlar ve kuşçuklar olan sinekler ve hesabsız hayvanlar ve nihayetsiz nebatlar ve gâyetsiz ağaçlar dahi benim gibi lîsan-ı hal ile

ma’nasını yâdediyorlar ve herkesin yâdına getiriyorlar ki:

Bütün şerâit-i hayatiyelerini tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki, birbirine benzeyen ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine müşâbih çekirdeklerden kuşların yüz bin çeşitlerini, hayvanların yüz bin tarzlarını, nebatatın yüz bin nev’ini ve ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü, mîzanlı, intizamlı, birbirinden ayrı fârikalı bir sûrette gözümüz önünde, husûsan her baharda gâyet çok,

Səs yoxdur