Tılsımlar Mecmuası | Birinci Söz | 5
(3-5)

Sert olan taş ve toprağı deler geçer. Allah nâmına, Rahman nâmına der, her şey ona musahhar olur. Evet, havada dalların intişârı ve meyve vermesi gibi; o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i suhuletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi...hem şiddet-i hararete karşı aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor.Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salabet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumuşak damarlar, birer Asây-ı Mûsa(A.S.) gibi



emrine imtisal ederek taşları şakk eder..Ve o sigara kâğıdı gibi ince nâzenin yapraklar, birer âzây-ı İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşı



âyetini okuyorlar.

Mâdem her şey mânen Bismillâh der. Allah nâmına Allah’ın ni’metlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız....

Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?

Elcevap: Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar ni’metlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir’dir. Başta “Bismillâh” zikirdir. Âhirde “Elhamdulillah” şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san’at olan ni’metler Ehad-i Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derketmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belahet ise, öylede; zahiri mün’imleri medih ve muhabbet edip, Mün’im-i Hakikî’yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.

Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah nâmına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.

* * *
Səs yoxdur