Mesnevi-i Nuriye | Lemalar | 17
(10-20)

SEKİZİNCİ LEM’A: Gıda olarak mahlûkata, bilhassa hayvânâta taksim edilen rızıklara dikkat lâzımdır ki, bu rızık vakt-i muayyeninde yetişir, vakt-i ihtiyaçta sevkedilir. Ve derece-i ihtiyaç nisbetinde yapılan sevkiyatta büyük bir intizam vardır. İşte, bu umûmî rızık hakkında görünen geniş ve muntazam rahmet ve inâyetler, ancak her şeyin mürebbisi ve her şeyin müdebbiri ve her şey yed-i teshirinde bulunan bir zâtın hâtem-i hassı olabilir.

DOKUZUNCU LEM’A: Bakınız! Âlem-i arz ve bütün cüz’iyat üstünde hâtem-i ehadiyet bulunduğu gibi, dağınık neviler ve muhit unsurlar üstünde de aynen o hâtem-i ehadiyet bulunur.

Evet bir tarlaya tohum ekilmesinden anlaşılıyor ki, o tarla tohum sâhibinin mülküdür. Ve o tohum da, o tarla sâhibinin malıdır. Yâni, o buna, bu da ona şehâdet ediyorlar.

Kezalik, kâinattaki masnûat, tohum gibidir. Âlem ve anâsır da tarla gibidir. Her iki tarafın lîsan-ı halleriyle ettikleri şehâdete göre, masnûat ile âlem-i anâsır, yâni tohum ile tarla ve muhit ile muhat, (hep) bir Sâni-i Vâhid’in yed-i tasarrufundadır. Demek edna bir mahlûka yapılan tasarruf-u hakîki ve zaîf bir mevcûda edilen tevcih-i Rubûbiyet, âlem ve anâsır kabza-i tasarrufunda bulunan Zâta mahsus olduğu gibi, herhangi bir unsurun da tedvir ve tedbiri, bütün hayvânât ve nebâtâtı kabza-i Rubûbiyetinde tutup terbiye eden aynen o Zâta mahsustur. İşte, hâtem-i tevhid dediğimiz budur. Eğer bir şeye temellük etmeğe niyetin varsa, meydana çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar! En cüz’î bir ferd, “Ancak nev’imi yaratan beni yaratabilir.” diyor. Çünkü, efrâd arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir sûrette bulunan en küçük bir nev’: “Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır.” söylüyor.

Arza bak ne söylüyor? Semâ ile aralarında alış verişi bulunduğu için “Beni halkedebilen, ancak mecmû-u kâinatı halkeden Zâttır.” diyor. Çünkü, aralarında tesanüd vardır.

ONUNCU LEM’A: Arkadaş! Hayat ve ihya ve zevilhayat ile her bir cüz’ ve cüz’îye ve her bir küll ve küllîye ve kâinatın hey’et-i mecmûasına darbedilen tevhid hâtemlerinden bir kısım misalleri, mezkûr beyânattan anlaşıldı. Şimdi dinle! Envâ ve külliyat üstüne vaz’edilen vahdaniyet sikkelerinden bir taneyi zikredeceğiz. Şöyle ki:

Səs yoxdur