Mesnevi-i Nuriye | Lemalar | 18
(10-20)

Tek bir semere ile semeredar şecerenin yaradılışlarındaki suûbet ve suhûlet birdir. Çünkü, ikisi de bir merkeze bakar, bir kanuna bağlıdır, terbiye ve keyfiyetleri birdir. Ma’lûmdur ki, merkezin ittihadı, kanunun vahdeti, terbiyenin vahdaniyeti sayesinde külfet, meşakkat, masraf azalır ve öyle bir kolaylık hasıl olur ki, pek çok semereleri olan bir ağaç yedi vâhide, tek bir semerenin yapılışı da eyâdi-i kesireye tevdi edildiği zaman, her iki tarafın yapılışları suhûletçe bir olur. Ve aralarında yaradılışça fark yoktur. Çok adamlar tarafından yapılan bir semerenin terbiyesi için lâzım olan cihâzât ve âlâtü edevat ve sâire, bir adam tarafından yapılan semeredar şecerenin terbiye ve yapılması için de aynen o kadar malzeme lâzımdır. Yalnız keyfiyetçe fark olabilir. Meselâ:

Bir ordu askere yapılan elbise tedâriki için ne kadar âlât, edevat ve makine lâzımdır; bir neferin elbisesi için de o kadar âlâtü edevat lâzımdır. Ve kezâ, bir kitabın bin nüshasiyle bir nüshasının ücreti matbaaca birdir. Ba’zan da tek bir nüshanın tab’ı daha fazla bir ücrete tâbi tutulur. Buna kıyâsen, bir matbaayı bırakıp çok matbaalara baş vurulursa, bir kaç kat fazla ücretlerin verilmesi lâzımgelir. Evet, kesret vahdete isnad edilmediği takdirde, vahdeti kesrete isnad etmek mecbûriyeti hasıl olur. Demek, dağınık bir nev’in îcadındaki suhûlet-i hârika, vahdet ve tevhid sırrına bağlıdır.

ON BİRİNCİ LEM’A: Arkadaş! Bir nev’in efrâdı arasındaki tevâfuk ve bir cinsin envâı arasında âzâyı esasiyede bulunan müşâbehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delâlet ettiklerinden anlaşılıyor ki, bütün mütevâfık ve müteşâbihler, yâni birbirine benzeyen çokluk, bir Zâtı Vâhidin eseri san’atıdır.

Kezalik, inşa ve îcadlarda görünen şu suhûlet-i mutlaka, bütün mevcûdâtın bir Sâni-i Vâhid’in eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor. Aksi halde, suûbet, güçlük öyle bir derece-i imtinâ ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücûda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur. Binâenaleyh, Cenâb-ı Hakk’ın zâtında şeriki olmadığı gibi −çünkü intizam bozulur, âlem fesada gider− fiilinde de şeriki yoktur. Çünkü, suûbetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebeb olur.

Səs yoxdur