Mesnevi-i Nuriye | Onuncu Risale | 233
(204-235)

Ve sâniyen: Belâgat-ı irşâdiyenin şe’nindendir ki, avâmın nazarına, âmmenin hissine, cumhurun fehmine göre hareket yapılsın ki; nazarları tevahhuş, fikirleri kabulden imtinâ etmesin. Binâenaleyh, cumhura olan hitabın en beliği zâhir, basit, sehl olmasıdır ki âciz olmasınlar. Muhtasar olsun ki, melûl olmasınlar. Mücmel olsun ki, lüzumlu olmayan tafsilden nefret etmesinler.

Ve sâlisen: Kur’ân mevcûdâtın ahvâlinden ancak Hâlıkları için bahseder. Mevcûdâtın zâtlarına âid değildir. Bu i’tibârla Kur’ânca en mühim, kâinatın Hâlık’a nâzır olan ahvâlidir. Fen ise, Hâlık’ı işe katmıyor. Kâinatın ahvâlinden bizâtiha bahsediyor. Ve keza, Kur’ân bütün insanlara hitab eder. Ve ekseriyetin fehmini mürâat eder ki, tahkiki bir mârifet sâhibi olsunlar. Fen ise, yalnız fenciler ile konuşur. Avâmı nazara almıyor. Avâm taklidde kalıyor. Bu i’tibârla fennin tafsilâtını ihmal veya ibham, maslahat-ı âmme ve menfaat-i umûmîyeye nazaran, ayn-ı isabet ve ayn-ı hikmettir.

Ve râbian: Kur’ân bütün zamanları tenvir ve bütün insanları irşâd eden bir kitabdır. Bu i’tibârla irşâdın belâgatı îcabınca, ekseriyeti, nazarlarında bedihî olan mes’elelere karşı mükâbereye, mugalâtaya ika ve icbar etmemek lâzımdır. Ve onlarca mahsus, meşhud, mâruf olan bir şeyi lüzumsuz yerde tağyir etmemek lâzımdır. Ve keza, vazife-i asliyece ekseriyete lâzım olmıyan şeyin ihmal veya icmâli lâzımdır. Mes’ele, şemsin zâtından, mâhiyetinden bahsetmek değildir. Ancak, âlemi tenvir etmekle, hilkatin nizam merkezi ve âleme mihver olması gibi hârika şeyleri ihtiva eden vazifesinden bahsetmekle, Hâlıkın azamet-i kudretini efkâr-ı âmmeye ibraz etmektir.

İkinci Nükte:

S: Ne için şems “sirac”la tavsif edilmiştir. Halbuki ehl-i fence, şems arza tâbi değildir ki ona sirac olsun. Belki arz ile seyyarat kendisine tâbi olan bir merkezdir?

C: “Sirac” ta’biri şöyle bir tasvire işârettir ki: Âlem bir saray gibidir. Mevcûdâtı, o sarayın müştemilâtı, tezyinatı makamında olduğu gibi, şems de, o saray halkını tenvir eden İlâhî bir lüküstür. Ve keza, “sirac” ta’biri Cenâb-ı Hakk’ın Rubûbiyetinden doğan vüs’at-ı rahmetine ve o rahmet içinde derece-i in’am ve ihsânına bir ihtar ve azamet-i saltanatı içinde Vahdâniyetine bir i’lândır ki,

Səs yoxdur