Muhakemat | İkinci Makale | 77
(67-89)

Demek müteşahhıs olanı, kelâmın sûret-i mahsusası içine alıyor. Ve tasallüb etmeyeni fehvanın eline verir. Ve tahassül etmeyeni işâret ve keyfiyet-i kelâma yükler. Ve takattur etmeyeni kelâmın müstetbeatına havale eder. Ve tebahhur etmeyeni üslûbun ihtizazatına ve kelâm ile refakat eden mütekellimin etvarıyla rabteder.

İşte bu silsilenin borularından ismin müsemması ve fiilin ma’nası ve harfin medlûlü ve nazmın mazrufu ve hey’etin mefhumu ve keyfiyatın mermuzu ve müstetbeatın müşarünileyhleri ve hitabı teşyi’ eden etvarın muharrikleri, hem de “Dâllün bilibare”nin maksudu ve “Dâllün bilişâret”in medlûlü ve “Dâllün bilfehva”nın mefhum-u kıyasîsi ve “Dâllün biliktiza”nın ma’nayı zarûrisi ve daha başka mefahim umumen bu silsilenin birer tabakasından in’ikad eder ve şu madenden çıkar.

Eğer seyretmek istersen kendi vicdanına bak, şu meratibi göreceksin. Şöyle: Senin mahbubun vakta gözünüzün penceresinden şuâ ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mukade birden yandırmaya başladığından, hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyulat dahi heyecana gelip birden o âmâller üst kattaki hayalin tabanını deler. İmdad istediklerinden o hazinetü’lhayalde safbeste-i hareket ve mahbubun mehâsinini ellerinde tutmuş veyahut onun mehâsinini hatıra getirmekle tasvir eden, başkasının mehâsini ile işba’ olunmuş olan hayalât ise o âmâlin imdâdına koşarlar; beraber hücum edip hayalden lîsana kadar inmekle beraber zülâl-i visale olan meyli arkalarında ve firaktan olan teellümü sağda ve ta’zim ve te’dib ve iştiyakı sola ve terahhum ve lütfu iktiza eden mahbubun mehâsinini önlerine ve hediye olarak medihanın gerdanını ve senanın dürrlerini ellerine almakla beraber o

ıtlakına şâyan olan o ateşi söndürmek için zülâl-i visali celbeden tavsif-i bilfezail ile arz-ı hacet ederler.

Səs yoxdur