Şualar | İkinci Şuâ | 40
(5-43)

ÜÇÜNCÜ MES’ELE: Ecsadın def’aten inşasının misâli ise: Bahar mevsiminde, birkaç gün zarfında nev-i beşerin umumundan bin derece ziyâde olan umum ağaçların bütün yapraklariyle beraber evvelki baharın aynı gibi birden mükemmel bir sûrette inşaları ve yine umum ağaçların umum çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları, geçmiş baharın mahsulâtı gibi, berk gibi bir sür’atle îcadları;

Hem o baharın mebde’leri olan hadsiz tohumcukların, çekirdeklerin, köklerin, birden beraber intibahları ve inkişafları ve ihyaları; hem kemiklerden ibaret olarak ayakta duran emvat gibi bütün ağaçların cenazeleri bir emir ile def’aten


sırrına mazhariyetleri ve neşirleri; hem küçücük hayvan taifelerinin hadsiz efradlarının gâyet derecede san’atlı bir sûrette ihyaları;

Hem bilhassa sinekler kabilelerinin haşirleri ve bilhassa dâima yüzünü, gözünü, kanadını temizlemekle bize abdesti ve nezâfeti ihtar eden ve yüzümüzü okşayan gözümüz önündeki kabilenin bir senede neşrolan efradı, benî-âdemin Âdem zamanından beri gelen umum efradından fazla olduğu halde, her baharda sâir kabileler ile beraber birkaç gün zarfında inşaları ve ihyaları, haşirleri; elbette kıyamette ecsad-ı insaniyenin inşasına bir misal değil, belki binler misâldirler.

Evet dünya dâr-ül hikmet ve âhiret dâr-ül kudret olduğundan; dünyada Hakîm, Mürettib, Müdebbir, Mürebbi gibi çok isimlerin iktizasiyle, dünyada îcad-ı eşya bir derece tedricî ve zaman ile olması; hikmet-i Rabbânîyenin muktezasiyle olmuş. Âhirette ise, hikmetten ziyâde kudret ve rahmetin tezahürleri için maddeye ve müddete ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan birden eşya inşa ediliyor.

Səs yoxdur