Şualar | İkinci Şuâ | 39
(5-43)
UZUNCA BİR HÂŞİYE:

Haşir münâsebetiyle bir sual: Kur’ânda mükerreren:


hem


fermanları gösteriyor ki: Haşr-i âzam bir anda, zamansız vücûda geliyor. Dar akıl ise, bu hadsiz derece hârika ve emsâlsiz olan mes’eleyi iz’an ile kabul etmesine medâr olacak meşhud bir misâl ister.

Elcevap: Haşirde, ruhların cesedlere gelmesi var. Hem cesedlerin ihyası var. Hem cesedlerin inşası var. Üç mes’eledir.

BİRİNCİ MES’ELE: Ruhların cesedlerine gelmesine misâl ise: Gâyet muntazam bir ordunun efradı, istirahat için her tarafa dağılmış iken, yüksek sadalı bir boru sesiyle toplanmalarıdır. Evet, İsrafil’in borusu olan Sûr’u, ordunun borazanından geri olmadığı gibi, ebedler tarafında ve zerreler âleminde iken ezel canibinden gelen


hitabını işiten ve ile cevab veren ervahlar, elbette ordunun neferatından binler derece daha musahhar ve muntazam ve muti’dirler. Hem değil yalnız ruhlar, belki bütün zerreler dahi, bir ordu-yu Sübhanî ve emirber neferleri olduğunu gâyet kat’i bürhanlarla “Otuzuncu Söz” isbat etmiş.

İKİNCİ MES’ELE: Cesedlerin ihyası misâli ise: Çok büyük bir şehirde, şenlik bir gecede, birtek merkezden, yüzbin elektrik lâmbaları, âdeta zamansız bir anda canlanmaları ve ışıklanmaları gibi; bütün küre-i arz yüzünde dahi, birtek merkezden yüz milyon lâmbalara nur vermek mümkündür. Mâdem Cenâb-ı Hakk’ın elektrik gibi bir mahlûku ve bir misafirhânesinde bir hizmetkârı ve bir mumdarı, Hâlıkından aldığı terbiye ve intizam dersiyle bu keyfiyete mazhar oluyor. Elbette elektrik gibi binler nurânî hizmetkârlarının temsil ettikleri hikmet-i İlâhîyenin muntazam kanunları dâiresinde haşr-i âzam tarfet-ül aynda vücûda gelebilir.

Səs yoxdur