Şualar | Yedinci Şuâ | 156
(103-191)

Evet nasılki kelâm sıfatı, vahiyler ve ilhâmlar ile Zât-ı Akdes’i tanıttırır; öyle de; kudret sıfatı dahi; mücessem kelimeleri hükmünde olan san’atlı eserleriyle o Zât-ı Akdes’i bildirir ve kâinatı baştan başa bir Furkan-ı Cismanî mâhiyetinde gösterip, bir Kadîr-i Zülcelâl’i tavsif ve târif eder. Ve ilim sıfatı dahi; hikmetli, intizamlı, mîzanlı olan bütün masnûat mikdarınca ve ilim ile idâre ve tedbir ve tezyin ve temyiz edilen bütün mahlûkat adedince, mevsufları olan birtek Zât-ı Akdes’i bildirir. Ve hayat sıfatı ise; kudreti bildiren bütün eserler ve ilmin vücûdunu bildiren bütün intizamlı ve hikmetli ve mîzanlı ve zînetli sûretler, haller ve sâir sıfatları bildiren bütün deliller, sıfat-ı hayatın delilleriyle beraber, hayat sıfatının tahakkukuna delâlet ettikleri gibi; hayat dahi, bütün o delilleriyle, âyineleri olan bütün zîhayatları şâhid göstererek Zât-ı Hayy-ı Kayyum’u bildirir. Ve kâinatı, serbeser her vakit taze taze ve ayrı ayrı cilveleri ve nakışları göstermek için dâima değişen ve tazelenen ve hadsiz âyinelerden terekküb eden bir âyine-i ekber sûretine çevirir. Ve bu kıyasla görmek ve işitmek, ihtiyâr etmek ve konuşmak sıfatları dahi; herbiri birer kâinat kadar Zât-ı Akdes’i bildirir, tanıttırır.

Hem o sıfatlar, Zât-ı Zülcelâl’in vücûduna delâlet ettikleri gibi, hayatın vücûduna ve tahakkukuna ve o Zât’ın hayatdar ve diri olduğuna dahi bedahetle delâlet ederler. Çünkü; bilmek, hayatın alâmeti; işitmek, dirilik emâresi, görmek, dirilere mahsus; irade, hayat ile olabilir; ihtiyarî iktidar zîhayatlarda bulunur; tekellüm ise bilen dirilerin işidir.

İşte, bu noktalardan anlaşılır ki; hayat sıfatının yedi def’a kâinat kadar delilleri ve kendi vücûdunu ve mevsufun vücûdunu bildiren bürhanları vardır ki, bütün sıfatların esası ve menbaı ve ism-i a’zamın masdarı ve medârı olmuştur. Risâle-i Nur, bu birinci hakîkatı kuvvetli bürhanlar ile isbat ve bir derece îzah ettiğinden, bu denizden bu mezkûr katre ile şimdilik iktifa ediyoruz.

İkinci Hakîkat: Sıfat-ı kelâmdan gelen tekellüm-ü İlâhîdir.


âyetinin sırriyle: Kelâm-ı İlâhî, nihayetsizdir.

Səs yoxdur