Şualar | OnBirinci Şuâ | 220
(205-299)
Altıncı Mes’ele

Risâle-i Nur’un çok yerlerinde îzahı ve kat’i hadsiz hüccetleri bulunan Îman-ı Billâh rüknünün binler küllî bürhanlarından birtek bürhana kısaca bir işârettir.

Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. “Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” dediler. Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lîsan-ı mahsusiyle mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil onları dinleyiniz.

Meselâ: Nasılki mükemmel bir eczahâne ki, her kavanozunda hârika ve hassas mîzanlarla alınmış hayatdar macunlar ve tiryaklar var. Şübhesiz gâyet mahâretli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir. Öyle de; küre-i arz eczahânesinde bulunan dört yüz bin çeşit nebâtât ve hayvânat kavanozlarındaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle bu çarşıdaki eczahâneden ne derece ziyâde mükemmel ve büyük olması nisbetinde, -okuduğunuz fenn-i tıp mikyasıyla- küre-i arz eczahâne-i kübrâsının eczacısı olan Hakîm-i Zülcelâl’i hatta kör gözlere de gösterir, tanıttırır.

Hem, meselâ: Nasıl bir hârika fabrika ki, binler çeşit çeşit kumaşları basit bir maddeden dokuyor; şeksiz, bir fabrikatörü ve mehâretli bir makinisti tanıttırır. Öyle de; küre-i arz denilen yüz binler başlı, her başında yüz binler mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbânîye ne derece bu insan fabrikasından büyükse, mükemmelse; o derecede —okuduğunuz fenn-i makine mikyasiyle— küre-i arzın ustasını ve sâhibini bildirir ve tanıttırır.

Səs yoxdur