Şualar | OnBirinci Şuâ | 225
(205-299)
Yedinci Mes’ele

(Denizli Hapsinde bir Cuma gününün meyvesidir.)


Bir zaman Kastamonu’da “Hâlıkımızı bize tanıttır” diyen lise talebelerine sâbık Altıncı Mes’ele’de mekteb fünununun dilleriyle verdiğim dersi, Denizli Hapishânesi’nde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-ı îmaniye aldıklarından âhirete bir iştiyak hissedip, “Bize âhiretimizi de tam bildir. Tâ ki: Nefsimiz ve zamanın şeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın.” dediler. Ve Denizli Hapsindeki Risâle-i Nur şâkirdlerinin ve sâbıkan Altıncı Mes’eleyi okuyanların arzuları ile âhiret rüknünün dahi bir hülâsasının beyânı lâzım geldi. Ben de Risâle-i Nur’dan bir kısacık hülâsa ile derim:

Nasıl ki, Altıncı Mes’ele’de biz Hâlıkımızı arzdan, semâvâttan sorduk; onlar fenlerin dilleri ile Güneş gibi Hâlıkımızı bize tanıttırdılar.

Səs yoxdur