Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 382
(323-383)

Şimdi dahi beni ve kardeşlerimi şiddetli bir mes’uliyetten kurtarmak fikriyle bana mahrem risâle cihetiyle arasıra bir cezbe, bir cinnet-i muvakkata isnad edenlere aynı sözleri tekrarla beraber, iki cihetle memnunum:

Birisi: Hadîs-i sahihte vardır ki: “Bir adam kemâl-i îmanı kazandığına, avam-ı nâsın akıllarının tavrı hâricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divânelik saymaları, onun kemâl-i îmanına ve tam itikadına delâlet eder.” diye ferman ediyor.

İkinci cihet: Ben, bu hapisteki kardeşlerimin selâmetleri ve necatları ve zulmetten kurtulmaları için; değil yalnız bir divânelik isnâdını, belki kemâl-i fahir ve ferahla tamam aklımı ve hayatımı feda etmesini kabul ediyorum. Hatta siz münâsib görürseniz, o üç zâtlara benim tarafımdan bir teşekkürnâme yazılsın ve onları ma’nevî kazançlarımıza teşrik ettiğimiz bildirilsin.

* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’âniyede ve îmaniyede Hâlis Arkadaşlarım!

Biz birbirimizden ayrılmak zamanı yakın olması cihetiyle, sıkıntıdan neş’et eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden “İhlas Risâlesi”nin düstûrları muhafaza edilmediğinden, siz birbirinizle tamam helâllaşmak lâzımdır ve zarurîdir. Siz, birbirinize en fedâkâr, nesebî kardeşten daha ziyâde kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder. Ben burada hilaf-ı me’mul ihtilafınızı ve enâniyetinizi nefs-i emmâreye vermiyorum ve Risâle-i Nur şâkirdlerine yakıştıramıyorum; belki nefs-i emmâresini terkeden evliyâlarda dahi bulunan bir nevi muvakkat enâniyet telâkki ediyorum. Siz benim bu hüsn-ü zannımı inâd ile kırmayınız, barışınız.

* * *

Kardeşlerim!

Ehl-i vukuf raporundan anlaşılıyor ki: Risâle-i Nur, bize karşı bütün muârız tâifeleri mağlub ediyor ki; “Hüccetullah-il Baliğa” ve “İhtiyar” ve “İhlas Risâleleri”ni tekrar ile nazar-ı dikkati celbediyorlar.

Səs yoxdur