Şualar | OnDördüncü Şuâ | 387
(384-508)

Beşincisi: Risâle-i Nur’la mübareze edilmez, o mağlub olmaz. Yirmi senedir en muannid feylesofları susturuyor. Îman hakîkatlarını Güneş gibi gösteriyor. Bu memlekette hükmeden, onun kuvvetinden istifade etmek gerektir.

Altıncısı: Benim ehemmiyetsiz şahsımın kusurlarıyla beni çürütmek ve ihânetlerle nazar-ı âmmeden düşürmek; Risâle-i Nur’a zarar vermez, belki bir cihette kuvvet verir. Çünkü; benim bir fâni dilime bedel Risâle-i Nur’un yüzbin nüshalarının bâki dilleri susmaz, konuşur. Ve hâlis talebeleri, binler kuvvetli lîsanlar ile o kudsî ve küllî vazife-i Nuriyeyi şimdiye kadar olduğu gibi, inşâallah kıyâmete kadar devam ettirecekler.

Yedincisi: Sâbık mahkemelerde dâva ettiğim ve hüccetlerini gösterdiğimiz gibi; bizim gizli düşmanlarımız ve hükümeti iğfal ve bir kısım erkânını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevkeden resmî ve gayr-ı resmî muârızlarımız, ya gâyet fena bir sûrette aldanmış veya aldatılmış veya anarşilik hesabına gâyet gaddar bir ihtilâlcidir veya İslâmiyet’e ve hakîkat-ı Kur’ân’a karşı mürtedane mücadele eden bir dessâs zındıktır ki; bize hücum etmek için istibdad-ı mutlaka cumhuriyet nâmını vermekle, irtidâd-ı mutlakı rejim altına almakla, sefâhet-i mutlaka medeniyet nâmını takmakla, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun nâmını vermekle; hem bizi perişan, hem hükümeti iğfal, hem adliyeyi bizimle ma’nasız meşgul eylediler. Onları Kahhâr-ı Zülcelâl’in kahrına havâle edip, kendimizi onların şerrinden muhafaza için


kal’asına iltica ederiz.

Sekizincisi: Geçen sene Ruslar, çoklukla hacıları hacca gönderip, onlar ile propaganda yapıp ki, Ruslar başka milletlerden ziyâde Kur’âna hürmetkâr diye, âlem-i İslâmı din noktasında bu vatandaki dindar millet aleyhine çevirmeğe çalıştığı aynı zamanda; Risâle-i Nur’un büyük mecmûaları hem Mekke-i Mükerreme’de, hem Medine-i Münevvere’de, hem Şam-ı Şerif’te, hem Mısır’da, hem Haleb’de âlimlerin takdirleri altında kısmen intişârlariyle,

Səs yoxdur