Şualar | OnBeşinci Şuâ | 549
(529-621)

İşte bu iki kısma kıyasen, lîsan-ı kal ile edilen duaların bütün nevileri husûsan enbiyaların (Aleyhimüsselâm) ve havasların hârika bir sûrette makbuliyeti,


’deki hüccet-i vahdaniyete şehâdet eder.

Altıncı Kelime:


’dir. Bundaki hüccete gâyet kısa bir işâret şudur:

Evet, nasıl bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası ise, en doğrusudur ve müstakîmidir. Aynen öyle de; ma’nevîyatta ve ma’nevî yollarda ve kalbî mesleklerde en doğrusu, en müstakîmi ise en kısa ve en kolayıdır. Meselâ: Risâle-i Nur’da bütün muvazeneleri ve küfür ve îman yollarının mukayeseleri kat’i gösteriyorlar ki; îman ve tevhid yolu, gâyet kısa ve doğru ve müstakîm ve kolaydır. Ve küfür ve inkâr yolları gâyet uzun ve müşkilâtlı ve tehlikelidir. Demek bu istikametli ve hikmetli

ve herşeyde en kısa ve kolay yolda sevkedilen bu kâinatta, elbette şirk ve küfrün hakîkatları olamaz ve îman ve tevhidin hakîkatları, bu kâinata Güneş gibi lâzım ve vâcibdir. Hem, ahlâk-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selâmetli yol ise sırat-ı müstakîmde, istikamettedir. Meselâ: Kuvve-i akliye, hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belâlı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker. Ve kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takib etmezse; ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer.. istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak dâimî, vicdanî bir azabı çeker. Ve insandaki kuvve-i şeheviyye, selâmetli istikameti ve iffeti zâyi etse; ifratla musîbetli, rezaletli fücura, fuhşa ve tefritle humûda, yâni; ni’metlerdeki zevk ve lezzetten mahrum düşer ve o ma’nevî hastalığın azabını çeker.

Səs yoxdur