Şualar | OnBeşinci Şuâ | 586
(529-621)

Rızk ise; hayattan sonra ni’metlerin en büyük bir hazinesi ve şükür ve hamdin en zengin bir menbaı ve ubûdiyet ve dua ve ricaların en cem’iyetli bir madeni olmasından, sûret-i zâhirede mübhem ve tesadüfe bağlı gibi gösterilmiş. Tâ her vakit Rezzak-ı Kerîm’in dergâhına iltica ve rica ve yalvarmak ve hamd ve şükür şefaatiyle rızk istemek kapısı kapanmasın. Yoksa muayyen olsa idi, mahiyeti bütün bütün değişecekti. Şâkirane, minnetdarane ricalar, dualar, belki mütezellilâne ubûdiyet kapıları kapanırdı.

Dokuzuncu, Onuncu Delil: Yâni: Her masnuda, husûsan bahar mevsiminde zemin yüzünde sermedî bir hüsn ve cemâlin cilvelerini gösteren bütün güzel mahlûklar, ezcümle çiçekler, meyveler ve kuşçuklar ve sinekler ve bilhassa yaldızlı ve yıldızlı kuşçukların hilkatlerinde ve sûretlerinde ve cihâzâtlarında öyle mu’cizane bir meharet ve dikkat ve hârika bir san’at, bir ittikan, bir mükemmeliyet ve san’atkârlarının mu’cizatlı hünerlerini gösteren ayrı ayrı, çeşit çeşit tarzlarda şekiller, makinecikler, gâyet ihâtalı bir ilme ve -ta’birde hata olmasın- gâyet meharetli ve fünunlu bir meleke-i ilmiyeye kat’i delâlet ve serseri tesadüfün ve şuursuz ve müşevveş esbabın müdahale etmesinin imkânsız olduğuna şehâdet ettikleri gibi; ifadesiyle o güzel masnu’larda o derece bir şirin süslemek ve tatlı bir zînet ve cazibedar bir cemâl-i san’at var ki, nihayetsiz bir ilim ile iş görür ve herşeyin en güzel tarzını bilir ve san’atkârlığın cemâl-i kemâlini ve kemâl-i cemâlini zîşuurlara göstermek ister ki; en cüz’î bir çiçeği ve küçük bir sineği ihtimamkârane, mâhirane, san’atperverane ehemmiyetle tasvir ve îcad eder. Bu ihtimamkârane tezyin ve tahsin, bedâhetle hadsiz ve herşeye muhit bir ilme delâlet ve o güzellerin adedince bir Sâni’-i Alîm-i Zülcemâl’in vücub-u vücûduna şehâdetler ederler demektir.

Səs yoxdur