Şualar | Birinci Şuâ | 659
(622-665)

Hatta hakîkat-ı hali bilmeyen bir kısım ehl-i siyaseti telâşa sevkettiler ve bu itfa sû-i kasdına karşı tenvir vazifesini tam îfa ettiklerinden bu âyetin ma’na-yı işarîsi cihetinde bir medâr-ı nazarı olduklarına kuvvetli bir emâredir. Şimdi İslâmlar içinde Nur-u Kur’âna muhalif hâletlerin ekserisi, o sû-i kasdların ve Sevr Muahedesi gibi gaddarâne muahedelerin vahîm neticeleridir. Eğer şeddeli dahi şeddeli “lâmlar” gibi bir sayılsa, o vakit bin iki yüz seksen dört (1284) eder. O tarihte Avrupa kâfirleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmeğe niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip Rus’un doksan üç (1293) muharebe-i meş’umesiyle âlem-i İslâmın parlak nuruna muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resail-in Nur şâkirdleri yerinde Mevlâna Hâlid’in (K.S.) şâkirdleri o bulut zulümatını dağıttıklarından bu âyet bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor. Şimdi hatıra geldi ki; eğer şeddeli “lâmlar” ve ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi’nin şâkirdleri olabilir. Her ne ise... Bu nurlu âyetin çok nurânî nükteleri var.



sırriyle kısa kestik.

YİRMİ DOKUZUNCU ÂYET:

Sure-i İbrahim’in başında


âyetidir. Şu âyetin dört-beş cümlesinde dört-beş îma var. Mecmuu bir işâret hükmüne geçer.

Birincisi:


cümlesi ifade eder ki: “Kitab-ı Mübîn vasıtasiyle, on dördüncü asırdaki zulümattan, insanlar biiznillah Kur’ân’dan gelen bir nura çıkarlar.” Bu meâl ve husûsan nur lafzı, Resail-in Nur’a mutabık olduğu gibi, makam-ı cifrîsi şeddeli ن iki ن olmak üzere bin üç yüz otuz sekiz veya dokuz (1338-1339) ederek harb-i umûmî zulümatında te’lif edilen Resail-in Nur’un fatihası olan İşârât-ül İ’caz Tefsiri, o zulmetler içindeki zuhuru tarihine tam tamına tevâfuku ve âyetteki Nur kelimesi Risâle-i Nur’daki Nur lâfzına îma ile bakıyor.

Səs yoxdur