Şualar | Sekizinci Şuâ | 685
(666-692)

Evet


kelimesiyle Yedinci Şuâ’a işâreti, kuvvetli karineler ile isbat edildiği gibi, aynı kelime, diğer bir ma’na ile elhak Risâle-i Nur’un Âyet-ül Kübrâsı hükmünde ve ekser risâlelerin ruhlarını cem’eden ve Arabî bulunan Yirmi Dokuzuncu Lem’aya bu kelâm,



kaidesiyle ona bakıyor, efradına dâhil ediyor. Öyle ise Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) dahi bu fıkradan ona bakıp işâret eder diyebiliriz. Hem sâir işârâtın karinesiyle, hem Mektûbât’tan sonra Lem’alar’a başka bir tarz-ı ibare ile îma ederek; Lem’aların en parlağının te’lifi, dehşetli bir zamanda ve hapis ve i’damdan kurtulmak ve emniyet ve selâmet bulmak için, ma’na-yı mecazî ve mefhum-u işarî ile, Hazret-i Ali (R.A.) kendi lîsanını, büyük tehlikelerde bulunan müellifin hesabına istimal ederek;



yâni “Ya Rab! Beni kurtar, eman ve emniyet ver” diye dua etmesiyle, tam tamına Eskişehir hapishanesinde i’dam ve uzun hapis tehlikesi içinde te’lif edilen Yirmi Dokuzuncu Lem’anın ve sâhibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, zımnî ve işarî delâlet ettiğinden diyebiliriz ki; Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) dahi bundan, ona işâret eder. Hem Otuzuncu Lem’a nâmında ve altı nükte olan risâle-i esmâya bakarak



deyip, sâir işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem’aya tâkib karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lafzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi, onun te’lifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve ma’na-yı mecazî cihetinde, Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) lîsaniyle kendine dua olan


Səs yoxdur