Şualar | Sekizinci Şuâ | 683
(666-692)

Elhâsıl: Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) bir def’a


fıkrasiyle, âhirzamanda Risâle-i Nur’u dua ile Allah’tan niyaz eder, ister ve bidayette on iki risâleden ibaret bulunduğundan yalnız on iki risâlesine işâret ediyor. İkinci def’ada



fıkrasiyle daha sarih bir sûrette Risâle-i Nur’u medh ü sena ile göstererek tekemmülüne işâreten, umum Sözler’i ve Mektublar’ı ve Lem’alar’ı remzen haber verir. Hem On İki Söz nâmı ile çok intişar eden o küçücük risâleler, bu fıkradaki kelimeler gibi birbirine ismen ve sûreten benzedikleri gibi bedi’ ma’nasında olan Celcelûtiye kelimesine mutabık olarak herbiri gâyet bedi’ bir tarzda, güzel bir temsil ile, büyük ve derin bir hakîkat-ı Kur’âniyeyi tefsir ve isbat eder.

Eğer bir muannid tarafından denilse: Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) bu umum mecazî ma’naları irade etmemiş?

Biz de deriz ki: Faraza Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) irade etmezse, fakat kelâm delâlet eder ve karinelerin kuvvetiyle işarî ve zımnî delâletle ma’naları içine dâhil eder. Hem mâdem o mecazî ma’nalar ve işarî mefhumlar haktır, doğrudur ve vakıa mutabıktır ve bu iltifata lâyıktırlar ve karineleri kuvvetlidir; elbette Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) böyle bütün işarî ma’naları irade edecek küllî bir teveccühü faraza bulunmazsa -Celcelûtiye vahiy olmak cihetiyle- hakîki sâhibi Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) üstadı olan Peygamber-i Zîşan’ın (A.S.M.) küllî teveccühü ve Üstadının Üstad-ı Zülcelâlinin ihatalı ilmi onlara bakar, irade dâiresine alır.

Bu hususta benim husûsi ve kat’i ve yakîn derecesindeki kanaatimin bir sebebi şudur ki: Müşkilât-ı azîme içinde, El-Âyet-ül Kübrâ’nın tefsir-i ekberi olan Yedinci Şuâ’ı yazmakta çok zahmet çektiğimden, bir kudsî teselli ve teşvike cidden çok muhtaç idim. Şimdiye kadar mükerrer tecrübeler ile bu gibi haletlerimde, inâyet-i İlâhîye imdadıma yetişiyordu. Risâleyi bitirdiğim aynı vakitte -hiç hatırıma gelmediği halde- birden bu kerâmet-i Aleviyenin zuhuru, bende hiçbir şübhe bırakmadı ki; bu dahi benim imdadıma gelen sâir inâyet-i İlâhîye gibi, Rabb-ı Rahîm’in bir inâyetidir. İnayet ise aldatmaz, hakîkatsız olmaz.

Səs yoxdur