Şualar | Sekizinci Şuâ | 680
(666-692)

yâni İsm-i Adl ve İsm-i Hakem’in tecellisiyle ve adalet ve mizaniyle ve intizam ve hikmetiyle dünya tâmir edilir. Tahribden kurtulur. İkinci nüsha ile o iki ismin rayiha-i tayyibesiyle ve çok hoş kokulariyle, dünya güzel kokular alır. Attar dükkânı gibi rayiha-i tayyibe verir.

İşte İsm-i Adl ve İsm-i Hakem’in parlak bir âyineleri ve bir tefsirleri hükmünde olan Otuz İkinci Söz’e parmak basıyor ve ma’na-yı mecazî sûretinde ifade eder. kelimesinin tekrariyle Sözler otuz üç iken bir mertebesi mektublardan ibaret olduğuna ve Otuz İkinci Söz, son mertebesi bulunduğuna îmâ eder. Ben Süryanî kelimelerinin ma’nalarını tamamiyle bilemediğimden ve İmâm-ı Gazalî (R.A.) dahi tamamiyle îzah etmediğinden Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) o kelimeler ile sâir risâlelere işârâtını şimdilik bırakıyorum.

BEŞİNCİ REMZ: Mâdem Celcelûtiye vahy ile Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a nâzil olmuş. Ve Allâm-ül Guyûb’un ilmiyle ifade-i ma’na eder. Hem mâdem Celcelûtiye ve


fıkralarında ma’na-yı mecazî ile o kasidenin hakîkatını isbat eden Risâle-i Nur’a sarihan; ve onun on üç ehemmiyetli risâlelerine işâreten haber vermekle beraber,



’de dahi o kasidenin bir esası olan



ile çok iştigal ve istimdad eden Risâle-i Nur müellifine ve bunun on üç ehemmiyetli vâkıat-ı hayatına îmaen, remzen, işâreten ma’na-yı mecazî ile haber veriyor. Hem mâdem ma’na-yı mecâzî ile ve mefhum-u işarînin murad olmasına bir zaîf karine ve bir gizli emâre ve birtek münâsebet kâfi geliyor. Hem mâdem Risâle-i Nur ve risâlelerine ve müellifi ve ahvaline olan işâretler birbirine karine olur. Belki mes’elenin vahdeti itibariyle umum işâretler, karineleriyle beraber her birisine kuvvetli bir karine ve kavî bir emâre hükmündedir.

Səs yoxdur