İman ve Küfür Müvazeneleri | Onüçüncü Söz | 62
(51-68)

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Hapis musibetine düşenlere ve onlara merhametkârane, sadâkatle, hariçten gelen erzaklarına nezaret ve yardım edenlere kuvvetli bir teselliyi “Üç Nokta”da beyan edeceğim.

Birinci Nokta: Hapiste geçen ömür günleri, herbir gün on gün kadar bir ibadet kazandırabilir ve fâni saatleri, meyveleri cihetiyle mânen bâki saatlere çevirebilir ve beşon sene ceza ile, milyonlar sene haps-i ebedîden kurtulmağa vesile olabilir. İşte ehl-i îmân için bu pek büyük ve çok kıymetdar kazanç şartı, farz namazını kılmak ve hapse sebebiyet veren günahlardan tövbe etmek ve sabır içinde şükretmektir. Zaten hapis çok günahlara mânidir, meydan vermiyor.

İkinci Nokta: Zeval-i lezzet elem olduğu gibi, zevâl-i elem dahi lezzettir. Evet, herkes geçmiş lezzetli, safalı günlerini düşünse; teessüf ve tahassür elem-i mânevîsini hissedip “Eyvah” der ve geçmiş musibetli, elemli günlerini tahattur etse; zevâlinden bir mânevî lezzet hisseder ki: “Elhamdülillâh şükür, o belâ sevabını bıraktı gitti.” der. Ferah ile teneffüs eder. Demek bir saat muvakkat elem, ruhta bir mânevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilâkis elem bırakır. Madem hakikat budur ve madem geçmiş musibet saatleri, elemleri ile beraber mâ dum ve yok olmuş ve gelecek belâ günleri, şimdi mâdum ve yoktur ve yoktan elem yok ve mâdumdan elem gelmez. Meselâ: Birkaç gün sonra aç ve susuz olmak ihtimalinden, bugün o niyetle mütemadiyen ekmek yese ve su içse, ne derece divâneliktir.

Səs yoxdur