İman ve Küfür Müvazeneleri | Meyve Risalesi | 143
(141-235)

O makine dahi, ondan maksud neticeleri tam tamına göstermesiyle, lisan-ı hâliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her zîhayat ve herşey böyle bir makinadır, ustasını tebriklerle alkışlar.

İkinci kısım hikmetleri ise: Zîhayatın ve zîşuurun nazarlarına bakar. Onlara şirin bir mütalâagâh, birer kitab-ı mârifet olur. Mânalarını zîşuurun zihinlerinde ve sûretlerini kuvve-i hâfızalarında ve elvah-ı misaliyede ve âlem-i gaybın defterlerinde daire-i vücudda bırakıp, sonra âlem-i şehadeti terkeder, âlem-i gayba çekilir. Demek, sûrî bir vücudu bırakır, mânevî ve gaybî ve ilmî çok vücudları kazanır. Evet, madem Allah var ve ilmi ihâta eder. Elbette adem, i’dam, hiçlik, mahv, fena; hakikat noktasında ehl-i îmânın dünyasında yoktur. Ve kâfirlerin dünyaları ademle, firakla, hiçlikle, fânilikle doludur. İşte bu hakikatı, umumun lisanında gezen bu gelen darb-ı mesel ders verip, der: “Kimin için Allah var, ona herşey var. Ve kimin için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.”

Elhasıl: Nasılki îmân, ölüm vaktinde insanı i’dam-ı ebedîden kurtarıyor; öyle de herkesin hususî dünyasını dahi i’damdan ve hiçlik karanlıklarından kurtarıyor. Ve küfür ise, hususan küfrü mutlak olsa hem o insanı, hem husûsî dünyasını ölümle i’dam edip, mânevî Cehennem zulmetlerine atar. Hayatının lezzetlerini acı zehirlere çevirir. Hayat-ı dünyeviyeyi âhirete tercih edenlerin kulakları çınlasın. Gelsinler, buna ya bir çare bulsunlar. Veya îmâna girsinler, bu dehşetli hasârattan kurtulsunlar.

Səs yoxdur