İman ve Küfür Müvazeneleri | Elhüccetüz Zehra | 238
(236-242)

Yirmi bin senelik bir dairede, top güllesinden yetmiş defa sür’atli bir hareketle gezer. Yüz binler nevi bîçâre, âciz zîhayatları içine almış. Eğer bir dakika yolunu şaşırsa veya bir serseri yıldıza çarpsa, parçalanarak hadsiz fezada sukut ile, bütün o bîçâre zîhayatları ademe, hiçliğe boşaltacak, dökecek diye anladı.

cereyanının dehşetli mânevî musibetini,

in boğucu karanlığını hissederek: “Eyvah! Ne yaptık? Bu dehşetli gemiye neden bindik? Bundan kurtulmak çaresi nedir?” diye o kör felsefenin gözlüğünü kırdı,

cereyanına girdi. Birden hikmet-i Kur’âniye imdadına geldi, tam hakikatını gösteren bir dürbün aklına verdi, “Şimdi bak” dedi. Baktı, gördü ki:

ismi

,

burcunda bir güneş gibi tulû etti. Zemini gayet muntazam ve selâmetli bir gemi ve zîhayatları rızıklarıyla beraber içine doldurmuş, kâinat denizinde çok hikmetler ve menfaatler için seyahatla güneş etrafında gezdirip mevsimlerin mahsulâtını erzak isteyenlere getirir; ve “Sevr” ve “Hût” namlarında iki meleği o sefineye kaptan yapmış, gayet güzel ve muhteşem memleket-i Rabbâniyede Hâlik-ı Zülcelâl’in mahlukat ve misafirlerini keyiflendirmek için gezdiriyor.

Səs yoxdur