İman ve Küfür Müvazeneleri | Lemeat | 265
(253-268)

Fakat elhamdülillâh, şimdi gelişimizde bulduk nokta-i istimdad, ki dâim hayat verir o istîdad, âmâle; tâ ebedülâbâda onları eder pervaz.

Onlara yol gösterir, o noktadan istîdad hem istimdad ediyor, hem âb-ı hayatı içer, hem kemâline koşuyor o nokta-i istimdad, o şevkengiz remz ü nâz.

İkinci kutb-u îmân ki: Tasdik-ı Haşirdir. Saâdet-i ebedî, o sadefin cevheri: Îmân, bürhanı: Kur’an. Vicdan: İnsanî bir râz.

Şimdi başını kaldır, şu kâinata bir bak, onun ile bir konuş. Evvelki yolumuzda pek müdhiş görünürdü. Şimdi de mütebessim her tarafa gülüyor, nâzenînane niyaz ve âvaz.Görmez misin: Gözümüz arımisâl olmuştur; her tarafa uçuyor. Kâinat bostanıdır, her tarafta çiçekler, her çiçek de veriyor ona bir âb-ı lezîz.

Hem ünsiyet, teselli, tahabbübü veriyor. O da alır getirir; şehd-i şehadet yapar. Balda bir bal akıtır, o esrarengiz şehbaz.

Harekât-ı ecrâma, ya nücum, ya şumûsa nazarımız kondukça, ellerine verirler Hâlikın hikmetini. Hem mâye-i ibreti, hem cilve-i rahmeti alır ediyor pervaz.

Güya şu güneş bizlerle konuşuyor: Der: “Ey kardeşlerimiz! Tevahhuşla sıkılmayınız, ehlen sehlen merhaba, hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin; ben bir mumdar-ı şehnaz.

Ben de sizin gibiyim; fakat sâfi isyansız, mutî bir hizmetkârım. O Zât-ı Ehad-i Samed ki mahz-ı rahmetiyle hizmetinize beni müsahhar-ı pürnur etmiş. Benden hararet, ziyâ; sizden namaz ve niyaz.”

Yahu, bakın Kamer’e! Yıldızlarla denizler herbiri de kendine mahsus birer lisanla: “Ehlen sehlen merhaba!” derler, “hoşgeldiniz, bizi tanımaz mısınız?”

Səs yoxdur