İşaratu-l İcaz | Mühürlenen Kalbler | 72
(72-82)

MUKADDEME : Bu âyetin üzerinde durmak îcab ediyor. Ehl-i İ’tizal, Ehl-i Cebr, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat gibi Ehl-i Kelâm’ın şu âyet-i azîmenin altında yaptıkları muharebe-i ilmiyelerini dinleyelim. Zîra bu gibi fikrî harbler, ehl-i nazarı dikkate da’vet eder. Binâenaleyh onların bu âyette ta’kib ettikleri cihetleri kontrol lâzımdır. Evet, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’ın sırat-ı müstakim üzerine olduğunu, ötekilerin ya ifrata veya tefrite ma’rûz kaldıklarını isbat için, ba’zı münâsebetlerin zikri lâzımdır:

Birincisi: Tahakkuk etmiş hakâiktendir ki; te’sir-i hakîki, yalnız ve yalnız Allah’ındır. Öyle ise, Ehl-i İ’tizal’in abde verdiği te’sir-i hakîki hilaf-ı hakîkattir.

İkincisi: Allah, hakîmdir; öyle ise, sevab ve ikab abes değildir; ancak istihkaka göredir. Öyle ise, ızdırar ve cebir yoktur.

Üçüncüsü: Her şeyin biri mülk, diğeri melekût; yâni biri dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır. Mülk ciheti, ba’zı şeylerde güzeldir, ba’zı şeylerde de çirkin görünür; âyinenin arka yüzü gibi. Melekût ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır. Âyinenin dış yüzü gibi. Öyle ise, çirkin görünen şeyin yaratılışı, çirkin değildir, güzeldir. Ve aynı zamanda o gibi çirkinlerin yaratılışı, mehâsini ikmal içindir. Öyle ise, çirkinin de bir nevi güzelliği vardır. Binâenaleyh bu hususta Ehl-i İ’tizal’in “Çirkin şeylerin halkı Allah’a âid değildir” dedikleri safsataya mahal kalmadı.

Dördüncüsü: Meselâ darb ve katle terettüb eden elem ve ölüm gibi hâsıl-ı bilmasdar ile ta’bir edilen şey, mahlûk ve sâbit olmakla beraber, camiddir.

Səs yoxdur