Lemalar | Onikinci Lema | 64
(62-69)

Rızık yerinde durur.Der: “Gel beni ara ve bul ve al!” Demek rızık, iktidar ve ihtiyar ile mâkûsen mütenasibdir. Hatta çok risâlelerde beyân etmişiz ki: En ihtiyarsız ve iktidarsız hayvanlar, daha iyi yaşıyorlar, daha iyi besleniyorlar.

İkinci Nokta: İmkânın envâı var. İmkân-ı aklî, imkân-ı örfî, imkân-ı âdi gibi kısımları vardır. Bir hâdise, eğer imkân-ı aklî dâiresinde olmazsa, reddedilir; imkân-ı örfî dâiresinde olmazsa dahi, mu’cize olur fakat kolayca kerâmet olamaz. Eğer örfen ve kaideten nazîri bulunmazsa, şuhud derecesinde bir bürhan-ı kat’î ile ancak kabul edilir.

İşte bu sırra binâen kırk gün ekmek yemiyen Seyyid Ahmed-i Bedevi’nin hârikulâde halleri, imkân-ı örfî dâiresindedir. Hem kerâmet olur, hem hârikulâde bir âdeti de olabilir. Evet, Seyyid Ahmed-i Bedevi’nin (K.S.) acib ve istiğrakkârane hallerde bulunduğu, tevâtür derecesinde naklediliyor. Kırk günde bir def’a yemek yemesi, vâki olmuştur. Fakat her vakit öyle değil. Kerâmet nevinden ba’zı def’a olmuştur. Bir ihtimal var ki: Halet-i istiğrâkıyesi, yemeye ihtiyaç görmediği için, ona nisbeten âdet hükmüne girmiştir. Seyyid Ahmed-i Bedevi (K.S.) nevinden çok evliyâlardan bu tarz hârikalar mevsûkan rivayet edilmiş. Mâdem Birinci Nokta’da isbat ettiğimiz gibi; müddehar rızık, kırk günden fazla devam eder ve o mikdar yememek, âdeten mümkündür ve mevsûkan hârika adamlardan o hal rivayet edilmiştir. Elbette inkâr edilmeyecektir.

İKİNCİ SUALmünâsebetiyle iki mes’ele-i mühimme beyân edilecek. Çünkü Coğrafya ve Kozmoğrafya fenlerinin kısacık kanunlariyle ve daracık düstûrlariyle ve küçücük mizanlariyle Kur’ân’ın semavâtına çıkamadıklarından ve Âyâtın yıldızlarındaki yedi kat ma’naları keşfedemediklerinden Âyeti tenkid, belki inkârına divânecesine çalışmışlar.

Birinci Mes’ele-i Mühimme: Semavât gibi arzın da yedi tabaka olmasına dâirdir. Şu mes’ele, yeni zamanın feylesoflarına hakîkatsız görünüyor. Onların arza ve semavâta dâir olan fenleri kabul etmiyor. Bunu vâsıta ederek ba’zı hakâik-i Kur’âniye’ye i’tirâz ediyorlar. Buna dâir muhtasaran birkaç işâret yazacağız.

Birincisi: Evvelâ: Âyetin ma’nası ayrıdır ve o ma’naların efradı ve mâsadakları ayrıdır. İşte o küllî ma’nanın müteaddid efradından bir ferdi bulunmazsa, o ma’na inkâr edilmez. Semavâtın yedi tabakasına ve arzın yedi katına dâir ma’na-yı küllîsinin çok efradından yedi mâsadak zâhiren görünüyor. Sâniyen: Âyetin sarahatında “yedi kat arz” dememiş.


Səs yoxdur