Lemalar | Üçüncü Lema | 14
(14-18)
ÜÇÜNCÜ LEM’A

(Bu Lem’aya bir derece his ve zevk karışmış. His ve zevkin coşkunlukları ise aklın düstûrlarını, fikrin mîzanlarını çok dinlemediklerinden ve mürâat etmediklerinden bu Üçüncü Lem’a mantık mîzanları ile tartılmamalı.)


Âyetinin meâlini ifade eden

iki cümlesi mühim iki hakîkatı ifade ediyorlar. Ondandır ki: Nakşîlerin rüesâsından bir kısım, bu iki cümle ile kendilerine bir hatme-i mahsus yapıp muhtasar bir hatme-i Nakşiyye hükmünde tutuyorlar. Mâdem o azîm Âyetin meâlini bu iki cümle ifade ediyor. Biz bu iki cümlenin ifade ettiği iki hakîkat-ı mühimmenin birkaç nüktesini beyân edeceğiz.

BİRİNCİ NÜKTE: Birinci def’a

bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi masivâdan tecrid ediyor, kesiyor. Şöyle ki: İnsan, mâhiyet-i câmiiyyeti i’tibâriyle mevcûdâtın hemen ekserisiyle alâkadardır. Hem insanın mâhiyet-i câmiasında hadsiz bir isti’dâd-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcûdâta karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hânesi gibi seviyor. Ebedî Cennete bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki muhabbet ettiği mevcûdât durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan dâima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir ma’nevî azaba medâr oluyor. O azabı çekmekte kabahat, kusur ona âidtir. Çünkü; kalbindeki hadsiz isti’dâd-ı muhabbet, hadsiz bir Cemâl-i Bâkiye mâlik bir zâta tevcih etmek için verilmiş. O insan sû-i isti’mal ederek o muhabbeti fâni mevcûdâta sarfettiği cihetle kusur ediyor, kusurun cezasını, firakın azabıyla çekiyor.

Səs yoxdur