Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm’ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem te’sirlidir. Fakat âyetten iktibas sûretinde bizler münâcâtımızda demeliyiz. Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm’ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:
Pekçok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemâl-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve Mârifet-i İlâhîyyenin mahalleri olan kalb ve lîsanına iliştikleri için, o vazife-i ubûdiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki Ubûdiyet-i İlâhîyye için demiş:“Ya Rab! Zarar bana dokundu, lîsanen zikrime ve kalben ubûdiyetime halel veriyor.”diye münâcât edip,Cenâb-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillah için o münâcâtı gâyet hârika bir sûrette kabul etmiş. Kemâl-i Âfiyetini ihsan edip enva-i merhametine mazhar eylemiş. İşte bu Lem’ada “Beş Nükte” var.
BİRİNCİ NÜKTE: Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm’ın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyûb’den daha ziyâde yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü; işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm’ın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim ma’nevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münâcât-ı Eyyûbiyeye, o Hazretten bin def’a daha ziyâde muhtacız. Ba’hûsus nasılki o Hazretin yaralarından neş’et eden kurtlar, kalb ve lîsanına ilişmişler; öyle de; bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hâsıl olan vesveseler,