Lemalar | Yirmibirinci Lema | 161
(159-167)

Belki bütün isti’dâtlariyle, birbirinin hareketini umûmî maksada tevcih etmek için yardım ederler, hakîki bir tesanüd bir ittifak ile gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre mikdar bir taarruz, bir tahakküm karışsa; o fabrikayı karıştıracak, neticesiz akîm bırakacak. Fabrika sâhibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.

İşte ey Risâle-i Nur şâkirdleri ve Kur’ânın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insân-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı ma’nevînin âzâlarıyız.. ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz.. ve sâhil-i selâmet olan Dârü’s-Selâm’a Ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çıkaran bir Sefine-i Rabbânîyede çalışan hademeleriz. Elbette dört fertden bin yüz on bir kuvvet-i ma’nevîyeyi te’min eden sırr-ı ihlâsı kazanmak ile tesanüd ve ittihad-ı hakîkiye muhtacız ve mecbûruz. Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhûvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi.. hakîki sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i ma’nevîyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuât-ı tarihiye şehadet ediyor. Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakîki, samîmi bir ittifakta herbir ferd, sâir kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklariyle da işitebilir. Güyâ on hakîki müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda ma’nevî kıymeti ve kuvvetleri vardır. (Hâşiye)

ÜÇÜNCÜ DÜSTÛRUNUZ: Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet kuvvet hakdadır ve ihlâstadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samîmiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar. Evet, kuvvet hakta ve ihlâsta olduğuna bir delil, şu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlâs, bu da’vayı isbat eder ve kendi kendine delil olur. Çünkü, yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz hizmet-i ilmiye ve dîniyeye mukabil, burada sizinle yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi. Halbuki, kendi memleketimde ve İstanbul’da burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım varken,

----------------------------------------------
(Hâşiye): Evet sırr-ı ihlâs ile samîmi tesânüd ve ittihad, hadsiz menfaate medâr olduğu gibi; korkulara hatta ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinâddır. Çünkü, ölüm gelse, bir ruhu alır. Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile rızâyı İlâhî yolunda, âhirete müteallik işlerde, kardeşleri adedince ruhları olduğundan biri ölse, “diğer ruhlarım sağlam kalsınlar; zîra o ruhlar her vakit sevabları bana kazandırmakla ma’nevî bir hayatı idâme ettiklerinden ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karşılar. “Ve o ruhlar vâsıtasiyle sevab cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum” der, rahatla yatar.

Səs yoxdur