Lemalar | Yirmialtıncı Lema | 227
(222-267)

Ve haşir ve neşrin yüz binler nümûnesi olarak nebatat taifelerinden ve hayvanat milletlerinden üç yüz bin nevileri haşr ve neşreden hadsiz bir kudret-i ezeliye ve hesabsız ve israfsız bir hikmet-i ebediye ve rızka muhtaç bütün zîruhları kemâl-i şefkatle gâyet harika bir tarzda iaşe ettiren; ve her baharda az bir zamanda hadd ve hesaba gelmez envâ-ı zînet ve mehâsini gösteren bir rahmet-i bâkiye ve bir inâyet-i dâimenin bilbedahe Âhiretin vücûdunu istilzam ile ve şu kâinatın en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın en sevdiği masnûu ve kâinatın mevcûdâtıyla en ziyâde alâkadar olan insandaki şedit, sarsılmaz, dâimî olan aşk-ı beka ve şevk-i ebediyet ve âmâl-i sermediyet, bilbedahe işâret ve delâletiyle bu âlem-i fâniden sonra bir âlem-i bâki ve bir Dâr-ı Âhiret ve bir Dâr-ı Saadet bulunduğunu o derece kat’i bir sûrette isbat ederler ki, dünyanın vücûdu kadar, bilbedahe âhiretin vücûdunu kabul etmeyi istilzam ederler. (Hâşiye)Mâdem Kur’ân-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders, “Îman-ı bi’lÂhiret”tir.. ve o îman da bu derece kuvvetlidir ve o îmanda öyle bir rica ve bir teselli var ki; yüz bin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu îmandan gelen teselli mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar “ElhamdülillâhiAlâ kemâli’lîman” deyip, ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.

ALTINCI RİCA: Bir zaman elîm bir esaretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylasında Çam Dağının tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum. Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyarlık bana ihtar etti. Altıncı Mektubda îzah edildiği gibi... o gece; ıssız, sessiz, yalnız ağaçların hışırtılarından ve hemhemelerinden gelen hazin bir sadâ, bir ses rikkatime, ihtiyarlığıma, gurbetime ziyâde dokundu. İhtiyarlık bana ihtar etti ki; gündüz nasıl şu siyah bir kabre tebeddül etti, dünya siyah kefenini giydi, öyle de; senin ömrünün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı da ölümün kış gecesine inkılâb edeceğini kalbimin kulağına söyledi.

-----------------------------------------------------------
(Hâşiye): Evet, sübutî bir emri ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gâyet müşkil olduğu, bu temsilden görünür. Şöyle ki: Biri dese: “Meyveleri süt konserveleri olan gâyet harika bir bahçe, Küre-i Arz üzerinde vardır.” Diğeri dese: “Yoktur.” İsbat eden, yalnız onun yerini veyahut ba’zı meyvelerini göstermekle kolayca da’vasını isbat eder. İnkâr eden adam, nefyini isbat etmek için, bütün Küre-i Arzı görmek ve göstermekle da’vasını isbat edebilir. Aynen öyle de: Cenneti ihbar edenler, yüz binler tereşşuhatını, meyvelerini, âsârını gösterdiklerinden kat-ı nazar.. iki şâhid-i sâdıkın sübûtuna şehâdetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden hadsiz bir kâinatı, hadsiz ebedî zamanı temaşa etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını isbat edebilir, ademini gösterebilir.
İşte ey ihtiyar kardeşler! İman-ı âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız.

Səs yoxdur