Mesnevi-i Nuriye | Katre | 57
(50-75)

Ve keza, bir nev’e Hâlık olabilmek, cinse de Hâlık olabilmeye mütevakkıftır. En nihayet iş

da nihayet bulur.

Ve keza, hilkat ve yaratılışın Vâcibü’l-Vücûd’a isnad edilmesini, nazarları çok kısa olanlar, ba’id, garîb, külfetli olduğunu tevehhüm etmekle inkârına zehab ediyorlar. Halbuki esbâba isnad edilir ise onların tevehhüm ettikleri bu’d, garabet, külfet kat kat muzâaf olarak hakîkate inkılâb eder. Çünkü vâcibe daha kolay olur. Meselâ, bir adamdan birkaç şey’in suduru, birkaç adamdan bir şey’in sudurundan daha ehvendir. Meselâ bal arısının hilkati, kudret-i İlâhîyeye isnad edilmezse nihayetsiz müşkilât olur.

Maahazâ, vâhidin kesrete yaptığı vaziyet ve maslahatı, kesret çok meşakkatlerden sonra yapabilir. Meselâ, bir kumandanın pek çok neferlere verdiği intizam vaziyeti, o neferlere verilse suhûletle yapamazlar. Demek Hâlık-ı Vâhid’e yapılan isnadda, zâhiren bu’d ve garabet varsa da esbâb ve kesrete edilen isnadda muzâaf olarak müteselsil muhaller vardır. Şöyle ki:

Her bir zerrede, Vâcibü’l-Vücûd’un sıfatlarını farzetmek lâzım geliyor. Çünkü nakıştaki kemâl, san’attaki hüsün o sıfatları ister. Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-i mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem her bir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olması lâzım geliyor. Çünkü, nizam ve intizam öyle ister. Hem her bir zerrede, ihâtalı bir şuur, tam bir ilim lâzımdır. Çünkü zerreler arasında tesanüd ve müvâzene vardır. Bu tesanüd ve müvâzene ise ilim ile olur.

İşte, eşyayı esbâba isnad etmekte bu kadar muhaller vardır. Amma sâhib-i hakîki olan Vâcibü’l-Vücûd’a isnad edildiği vakit, o zerreler şöyle bir vaziyete girerler ki, şemsin cilvelerine, timsallerine, lem’alarına mazhar olan su katreleri gibi kudret-i ezeliye’nin nurânî tecellisine, cilvelerine, lem’alarına o zerreler de mazhar olup, sâhib-i kudretin izniyle, gayr-i mütenahi olan ilim ve irâdesiyle, o zerrelerde teşekkülât ve terkibat yapılır. Binâenaleyh, kudret-i ezeliye’nin bir lem’ası kudretin hâsiyetine mâlik olduğundan, esbâbın binler lem’asından ve esbâbın sultanından daha te’sirlidir. Çünkü bunda tecezzi ve inkısam vardır, kudret-i ezeliyede ise yoktur.

Səs yoxdur