Mesnevi-i Nuriye | Katre | 58
(50-75)

Ve keza, külfet ve uğraşmak da yoktur. Çünkü kudret Sâniin zâtına zâtîdir, arazî değildir. Acz, kudretine tahallül edemez. Kudretin bir lem’asına zerreler, şemsler mütesavidir. Büyük, küçükten ağır ve zahmetli değildir. Ve keza, hayat, vücûd, nur gibi şeylerin zâhir ve bâtınları şeffaf olduğundan, îcadları zamanında, vesait-i esbâb altında kudretin tasarrufu görünür. Evet, hayatın vaziyetlerine ve derecelerine dikkat edilirse, kudretin tasarrufu görünür.

Meselâ: Bir salkım üzümün yapılması için ince, câmid bir dal ve bir cam parçasında şemsin timsalini tersim için küçük bir delikten ziyânın geçmesi ve bir evi tenvir için bir kibrit tavassut ediyor. Ve bu gibi basit esbâb altında yapılan o azîm ve garîb işlerde kudretin tasarrufu gündüz gibi görünmesi âşikârdır.

Ve keza, eşyanın esbâba isnadındaki istib’addan ve istiğrabdan hâsıl olan inkârdan neş’et eden dalâletlerden hâsıl olan ıztırabat, bütün akılları, ruhları Vâcibü’l-Vücûd’a firar ve iltica etmeye mecbûr eder. Çünkü, ancak O’nun kudretiyle, irâdesiyle her müşkil hallolur ve kapalı kapılar açılır. Ve O’nun zikriyle kalbler mutmain olurlar. Binâenaleyh, necat ve halâs ancak Allah’a iltica ile olur.

İşte, kâinat şu hakîkatın lîsaniyle yu söylüyor.

Ve keza, esbâb-ı zâhiriye pek basit, mahdut, fakir, câmid, şuursuz, irâdesiz ve kanunlar kısmı da i’tibârî, mevhum şeylerdir. Müsebbebatta bulunan hârika nakışlar, zînetler, garîb ve acib san’atların o gibi kıymetsiz esbâb ile kat’iyyen münâsebetleri yoktur. Binâenaleyh, meselâ, bedenin hüceyratındaki nizamlı, intizamlı teşekkülâtı, ekmek yemesine; ve kuvve-i hâfızada yazılan gayr-i mahdud muntazam nakışları, kulaktaki ve baştaki telâfife; ve konuşmakta, tefekkürde, harflerin teşekkülâtına ve suver-i zihniyenin husulüne, lîsan ve zihnin hareketleri gibi esbâba isnadları ahmakçasına bir hükümdür. Ancak o gibi müsebbebat, gayr-i mütenahi bir kudret ile bir ilim ve bir irâdeyi iktizâ ediyorlar. Bu hakîkate binâen sâbittir ki, kevn ve vücûdda müessir-i hakîki, ancak kudreti gayr-i mütenahi bir Hâlık-ı Kadîrdir, esbâb ise bahânelerdir, vesait de perdelerdir. Havas ve hâsiyetler dahi, kudretin tecelliyatına ve lem’alarına isim ve ünvanlardır.

Səs yoxdur