Mesnevi-i Nuriye | Katre | 73
(50-75)
Nükte

Arkadaş! deki un ifade ettiği cem’ ve cemâat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün mü’minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemâat-ı kübrâ içinde namaz kıldığını ihtar ettirir.

Ve keza, olan kelime-i zikriyeyi bir insan vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle o halkanın sağ tarafı olan mâzi cihetinde enbiyânın, sol tarafı olan istikbâl cihetinde de evliyânın oturup cemâatle zikrettiklerini ve kendisi de o cemâat-ı uzma içinde bulunarak şu kubbe-i minayı dolduran yüksek, İlâhî ve tatlı sadâlarına iştirâk ettiğini tahayyül etsin. Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnûatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezâyı velvelelendiren o sadâları dinlesin.

Nokta

Cenâb-ı Hakk’ın mâsivasına yapılan muhabbet iki çeşit olur. Birisi; yukarıdan aşağıya nâzil olur. Diğeri; aşağıdan yukarıya çıkar. Şöyle ki:

Bir insan en evvel muhabbetini Allah’a verirse, onun muhabbeti dolayısiyle Allah’ın sevdiği herşeyi sever. Ve mahlûkata taksim ettiği muhabbeti, Allah’a olan muhabbetini tenkis değil, tezyîd eder.

İkinci kısım ise, en evvel esbâbı sever ve bu muhabbetini Allah’ı sevmeğe vesîle yapar. Bu kısım muhabbet, topluluğunu muhafaza edemez, dağılır. Ve ba’zan da kavî bir esbâba rast gelir. Onun muhabbetini ma’nayı ismiyle tamamen cezbeder, helâkete sebeb olur. Şayet Allah’a vâsıl olsa da, vusûlü nâkıs olur...

Nükte

âyet-i kerîmesiyle, rızk taahhüd altına alınmıştır. Fakat, rızk dediğimiz iki kısımdır: Hakîki rızk, mecazî rızk. Yâni zarûri var, gayr-i zarûri var.

Âyetle taahhüd altına alınan, zarûri kısmıdır. Evet hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve za’fiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklariyle karanın patlıcanları şahittir. Mecâzî olan rızk ise, âyetin taahhüdü altında değildir. Ancak sa’y ve kesbe bağlıdır.

Səs yoxdur