Mesnevi-i Nuriye | Zühre | 168
(149-179)

Güya Kur’ân, kâinat kitabının kıraatıdır ve nizamatının tilâvetidir; ve Nakkaş-ı Ezelîsinin şuûnatını okuyor ve fiillerini yazıyor. Bu cezâlet-i beyâniyeyi görmek istersen, hüşyar ve müdakkik bir kalb ile, Sûre-i Amme ve âyetleri gibi fermanları dinle!..

ON İKİNCİ NOTA: Ey bu Notaları dinliyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilâf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarrû ve niyâz ve münâcâtını ba’zan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü Rahmet-i İlâhîyeden ricâ etmektir.

Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffâret olacak, muvakkat lîsanımın tevbe ve nedâmetleri kâfi gelmiyor. Sâbit ve bir derece dâim olan kitabımın lîsanı daha ziyâde o işe yarar. İşte bu notaların te’lifinden onüç sene evvel, dağdağalı bir fırtına-i ruhiye neticesinde, Eski Said’in gülmeleri, Yeni Said’in ağlamalarına inkılâb edeceği hengâmda; gençliğin gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahiyle uyandığım bir anda, şu münacât ve niyâz, Arabî yazılmıştır. Bir kısmının Türkçe meâli şudur ki:

Ey Rabb-i Rahîmim! Ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zâyi’ olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşâhede göre göre, gâyet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmiyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbab ve akran ve akaribim gibi kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dâr-ı fâniden, firak-ı ebedî ile ebed-ül-âbad yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünyayı, kat’i bir yakîn ile anladım ki; hêliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşâhede içindeki mevcûdât dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Husûsan benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Ey Rabb-ı Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!

Səs yoxdur