Muhakemat | İkinci Makale | 72
(67-89)

Başkalar başka diyorlar. Ve belâgatça faidesi, kıssatın tefarıkını ve perîşan olan parçalarını iltiham ve bitiştirmektir. Tâ kâide-i “Bir şey sâbit olursa levazımıyla sâbittir” sırrıyla bir cüz’ü tahrik etmekle kıssatın küllünü ihtizaza getirmektir. Güya mütekellim, üslûbun bir köşesini muhataba gösterse, muhatab kendi kendine velev bir derece karanlık olsa da tamamını görebilir.

Bak nerede olursa olsun “mübareze” lafzı pencere gibi meydan-ı harbi, içinde harb olarak sana gösterir. Evet çok böyle kelimeler vardır. Hayalin sinematoğrafisi denilse caizdir.

Tenbih: Üslûb meratibi pek mütefavittir. Ba’zan o kadar latif ve rakiktir ki, nesim-i seherden daha âheste eser. Ba’zan o kadar gizli oluyor ki, bu zamanın harbinin diplomatlarının desais-i harbiyelerinden daha mesturdur. Bir diplomatın kuvve-i şâmmesi lâzımdır, tâ istişmam edebilsin.

Ezcümle: suresinde şive-i ifadeden, Zemahşerî üslûbunu istişmam etmiştir. Evet insan isyanla Hâlıkın emrine karşı ma’nen müdafaa ve mübareze eder...


Dördüncü Mes’ele

Kelâmın kuvvet ve kudreti ise; kelâmın kuyudatı birbirine cevab vermek ve keyfiyatı birbirine muavenet etmekle umumen karınca kaderince, asıl garaza işâret ve herbiri parmağını maksad üzerine bırakmak ile

düstûruna timsal olmaktır. Demek kuyudat zenav gibi veyahut dereler gibi.. maksad ise ortalarından istimdâd edici bir havuz gibi olmak gerektir.

Elhasıl: Zihnin şebekesi üstünde tersim olunan ve nazar-ı akl ile alınan sûret-i garaz, müşevveş olmamak için, tecavüb ve teavün ve istimdâd lâzımdır.

Səs yoxdur