Şualar | İkinci Şuâ | 21
(5-43)

Belki gâyet şiddetle reddeder ve şirki tevehhüm ve itikad edenleri gâyet hiddetle dergâhından tardeder. İşte Kur’ân-ı Hakîm’in, ehl-i şirk aleyhinde gâyet şiddet ve hiddetle beyânatı bu mezkûr hakîkattan ileri geliyor.

Amma kibriya ve azamet ve celâlin vahdete şehâdetleri ise, o dahi Risâle-i Nur’da parlak bürhanlariyle beyân edilmiş. Burada gâyet muhtasar bir meâline işâret edilecek.

Meselâ: Nasılki Güneşin azamet-i nuru ve kibriya-yı ziyası, perdesiz ve yakınında bulunan başka zaîf nurlara hiçbir cihetle ihtiyaç bırakmadığı ve te’sir vermediği gibi, öyle de kudret-i İlâhîyenin azamet ve kibriyası dahi, ayrı hiçbir kuvvete, hiçbir kudrete ihtiyaç bırakmadığı gibi, onlara hiçbiri îcadı, hiçbir hakîki te’siri vermez. Ve bilhassa kâinattaki bütün makasıd-ı Rabbânîyye’nin temerküz ettiği yeri ve medârları olan zîhayat ve zîşuurları başkalara havalesi kabil değil. Hem hilkat-ı insaniyenin ve hadsiz enva’-ı ni’metin îcadındaki gayelerin tezahür ettiği yerleri, menşe’leri olan zîhayatların cüz’iyatındaki ahval ve semeratı ve neticeleri başka ellere havalenin hiçbir cihet-i imkânı yoktur. Meselâ bir zîhayat, cüz’î bir şifası veya bir rızkı veya bir hidayeti için Cenâb-ı Hak’tan başkasına hakîki minnetdar olmak ve başkasına perestişkârane medh ü sena etmek, rubûbiyetin azametine dokunur ve uluhiyetin kibriyasına ilişir ve mâbûdiyet-i mutlakanın haysiyetine dokundurur, celâlini müteessir eder.

Amma kemâlin sırr-ı vahdete işâreti ise, yine Risâle-i Nur’da çok parlak bürhanlariyle beyân edilmiştir. Gâyet muhtasar bir meâli şudur ki: Semâvât ve arzın hilkatı, bilbedahe gâyet kemâlde bir kudret-i mutlakayı ister. Belki her bir zîhayatın acaîb cihâzâtı dahi, kemâl-i mutlakta bir kudreti iktiza eder. Ve aczden münezzeh ve kayıddan müberra bir kudret-i mutlakadaki kemâl ise, elbette vahdeti istilzam eder. Yoksa kemâline nakîse ve ıtlakına kayıd konmak ve nihayetsizliğine nihayet vermek ve en kavî bir kudreti en zayıf bir acze sukut ettirmek ve nihayetsiz bir kudrete, nihayetsiz olduğu bir vakitte, bir mütenahî ile nihayet vermek lâzım gelecek. Bu ise, beş vecihle muhal içinde muhaldir.

Səs yoxdur