Şualar | Yedinci Şuâ | 125
(103-191)

En evvel geçmiş zamanın menziline baktı, gördü ki: Nev’-i beşerin en nurânî ve en mükemmeli olan umum peygamberler (Aleyhimüsselâm) bil’icmâ’ beraber



deyip zikrediyorlar ve parlak ve musaddak olan hadsiz mu’cizatlarının kuvvetiyle, tevhidi iddia ediyorlar ve beşeri, hayvaniyet mertebesinden melekiyet derecesine çıkarmak için, onları îman-ı billâha dâvet ile ders veriyorlar gördü. O da, o nurânî medresede diz çöküp derse oturdu. Gördü ki: Meşâhir-i insaniyenin en yüksekleri ve namdarları olan o üstadların herbirisinin elinde Hâlık-ı Kâinat tarafından verilmiş nişane-i tasdik olarak mu’cizeler bulunduğundan, her birinin ihbarı ile beşerden bir taife-i azîme ve bir ümmet tasdik edip îmana geldiklerinden, o yüz bin ciddî ve doğru zâtların icmâ ve ittifakla hüküm ve tasdik ettikleri bir hakîkat ne kadar kuvvetli ve kat’i olduğunu kıyas edebildi. Ve bu kuvvette, bu kadar muhbir-i sâdıkların hadsiz mu’cizeleriyle imza ve isbat ettikleri bir hakîkatı inkâr eden ehl-i dalâlet ne derece hadsiz bir hata, bir cinâyet ettiklerini ve ne kadar hadsiz bir azaba müstehak olduklarını anladı ve onları tasdik edip îman getirenler ne kadar haklı ve hakîkatlı olduklarını bildi; îman kudsiyetinin büyük bir mertebesi daha ona göründü. Evet, enbiyayı (Aleyhimüsselâm), Cenâb-ı Hak tarafından fiilen tasdik hükmünde olan hadsiz mu’cizatlarından ve hakkaniyetlerini gösteren muarızlarına gelen semâvî pek çok tokatlarından ve hak olduklarına delâlet eden şahsî kemâlâtlarından ve hakîkatlı ta’limatlarından ve doğru olduklarına şehâdet eden kuvvet-i îmanlarından ve tam ciddiyetlerinden ve fedakârlıklarından ve ellerinde bulunan kudsî kitab ve suhuflarından ve onların yolları doğru ve hak olduğuna şehâdet eden ittiba’lariyle hakîkata, kemâlâta, nura vâsıl olan hadsiz tilmizlerinden başka, onların ve o pek ciddî muhbirlerin müsbet mes’elelerde icmâı ve ittifakı ve tevatürü ve isbatta tevâfuku ve tesanüdü ve tetabuku öyle bir hüccettir ve öyle bir kuvvettir ki; dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz ve hiçbir şübhe ve tereddüdü bırakmaz. Ve îmanın erkânında umum enbiyayı (Aleyhimüsselâm) tasdik dahi dâhil olması, o tasdik büyük bir kuvvet menbaı olduğunu anladı.

Səs yoxdur