Şualar | Yedinci Şuâ | 122
(103-191)

Üçüncüsü: O hadsiz masnûâtın yüz bin çeşit ve ayrı ayrı tarz ve şekilde olan sûretleri, gâyet muntazam, mîzanlı, zînetli olarak, mahdud ve madud ve birbirinin misli ve basit ve câmid ve birbirinin aynı veya az farklı ve karışık olan çekirdeklerden, habbeciklerden o iki yüz bin nev’ilerin fârikalı ve intizamlı, ayrı ayrı, muvâzeneli, hayatdar, hikmetli, yanlışsız, hatasız bir vaziyette umum efradının sûretlerinin fethi ve açılışı ise öyle bir hakîkattır ki; Güneşten daha parlaktır ve baharın çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları ve mevcûdâtı sayısınca o hakîkatı isbat eden şâhidler var diye, bildi.


dedi.

İşte bu mezkûr hakîkatları ve şehâdetleri ifade ma’nasıyla, Birinci Makam’ın altıncı mertebesinde:


denilmiş.

Sonra, seyahat-ı fikriyede bulunan o meraklı ve terakki ile zevki ve şevki artan dünya yolcusu, bahar bahçesinden bir bahar kadar bir güldeste-i mârifet ve îman alıp gelirken; hayvanât ve tuyur âleminin kapısı hakîkat-bîn olan aklına ve mârifet-âşinâ olan fikrine açıldı. Yüz bin ayrı ayrı seslerle ve çeşit çeşit dillerle onu içeriye çağırdılar, “Buyurun” dediler. O da girdi ve gördü ki:

Səs yoxdur