Şualar | Yedinci Şuâ | 148
(103-191)

İşte; altı noktada ve altı cihette ve altı makamda işâret edilen Kur’ânın mezkûr meziyetleri ve hâsiyetleri içindir ki; haşmetli hâkimiyet-i nurânîyesi ve azametli saltanat-ı kudsiyesi, asırların yüzlerini ışıklandırarak zemin yüzünü dahi bin üç yüz sene tenvir ederek kemâl-i ihtiramla devam etmesi, hem o hâsiyetleri içindir ki, Kur’ânın herbir harfi, hiç olmazsa on sevabı ve on hasenesi olması ve on meyve-i bâki vermesi, hatta bir kısım âyâtın ve sûrelerin herbir harfi, yüz ve bin ve daha ziyâde meyve vermesi ve mübârek vakitlerde her harfin nuru ve sevabı ve kıymeti ondan yüzlere çıkması gibi kudsî imtiyazları kazanmış, diye dünya seyyahı anladı ve kalbine dedi: İşte böyle her cihetle mu’cizatlı bu Kur’ân; sûrelerinin icmaiyle ve âyâtının ittifakiyle ve esrar u envârının tevâfukiyle ve semerat ve âsârının tetabukuyla birtek Vâcib-ül Vücûd’un vücûduna ve vahdetine ve sıfât ve esmâsına deliller ile isbat sûretinde öyle şehâdet etmiş ki, bütün ehl-i îmanın hadsiz şehâdetleri, O’nun şehâdetinden tereşşuh etmişler.

İşte bu yolcunun Kur’ândan aldığı ders-i tevhid ve îmana kısa bir işâret olarak, Birinci Makam’ın on yedinci mertebesinde böyle:


denilmiştir.

Səs yoxdur