Şualar | Yedinci Şuâ | 151
(103-191)

ve hadsiz kudreti ve nihayetsiz hikmeti, bilbedahe Güneş gibi, akıllara görünüyor. “Hudûs” mesâilini Risâle-i Nur’a ve muhakkikîn-i Kelâmiyenin kitablarına havale ile o bahsi kapıyoruz.

Amma “imkân” ciheti ise; o da kâinatı istilâ ve ihâta etmiş. Çünkü görüyoruz ki; herşey, küllî ve cüz’î bulunsun, büyük ve küçük olsun arştan ferşe, zerrattan seyyarata kadar her mevcûd; mahsus bir zât ve muayyen bir sûret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlar ile dünyaya gönderiliyor. Halbuki, o mahsus zâta ve o mâhiyete, hadsiz imkânat içinde o hususiyeti vermek.. hem, sûretler adedince imkânlar ve ihtimaller içinde o nakışlı ve fârikalı ve münasib o muayyen sûreti giydirmek.. hem hemcinsinden olan eşhasın mikdarınca imkânlar içinde çalkanan o mevcûda, o lâyık şahsiyeti imtiyazla tahsis etmek.. hem sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddid bulunan o masnua, o hâs ve muvafık, maslahatlı sıfatları yerleştirmek.. hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkün olması noktasında hadsiz imkânat ve ihtimalât içinde mütehayyir, sergerdan, hedefsiz o mahlûka, o hikmetli keyfiyetleri ve inâyetli cihazları takmak ve teçhiz etmek; elbette küllî ve cüz’î bütün mümkinat adedince ve her mümkinin mezkûr mâhiyet ve hüviyet, heyet ve sûret, sıfat ve vaziyetinin imkânatı adedince tahsis edici, tercih edici, tâyin edici, ihdâs edici bir Vâcib-ül Vücûd’un vücub-u vücûduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiç bir şe’n O’ndan gizlenmediğine ve hiçbir şey ona ağır gelmediğine ve en büyük bir şey en küçük bir şey gibi ona kolay geldiğine ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar sühûletle îcad edebildiğine işâretler ve delâletler ve şehâdetler, imkân hakîkatından çıkıp kâinatın bu büyük şehâdetinin bir kanadını teşkil ederler. Kâinatın şehâdetini, her iki kanadı ve iki hakîkatiyle Risâle-i Nur eczaları ve bilhassa Yirmi İkinci ve Otuz İkinci Sözler ve Yirminci ve Otuz Üçüncü Mektublar tamamiyle isbat ve îzah ettiklerinden onlara havale ederek bu pek uzun kıssayı kısa kestik.

Səs yoxdur