Şualar | Dokuzuncu Şuâ | 195
(192-204)

Ve çocuk hükmüne geçen seri-üt teessür ruhlarında ve mizaçlarında mevt ve zevalden çıkan elîm ve dehşetli me’yusiyete karşı, ancak hayat-ı bâkiye ümidiyle mukabele edebilirler. Yoksa, o şefkate lâyık muhteremler ve sükûnete ve istirahat-ı kalbiyeye çok muhtaç o endişeli babalar ve analar öyle bir vâveylâ-i ruhî ve bir dağdağa-i kalbî hissedeceklerdi ki; bu dünya onlara zulmetli bir zindan ve hayat dahi kasavetli bir azab olurdu.

Üçüncü delil: İnsanların hayat-ı içtimâîyesinin en kuvvetli medârı olan gençler, delikanlılar; şiddet-i galeyanda olan hissiyatlarını ve ifratkâr bulunan nefis ve hevalarını tecavüzattan ve zulümlerden ve tahribattan durduran ve hayat-ı içtimâîyenin hüsn-ü cereyanını temin eden, yalnız Cehennem fikridir. Yoksa, Cehennem endişesi olmazsa, “El-hükmü lil-galib” kaidesiyle o sarhoş delikanlılar; hevesatları peşinde biçâre zaîflere, âcizlere, dünyayı Cehennem’e çevireceklerdi ve yüksek insaniyeti gâyet süflî bir hayvaniyete döndüreceklerdi.

Dördüncü delil: Nev’i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zenberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise; aile hayatıdır. Ve herkesin hânesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hâne ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise; samimî ve ciddî ve vefadarane hürmet ve hakîki ve şefkatli ve fedakârane merhamet ile olabilir. Ve bu hakîki hürmet ve samimî merhamet ise; ebedî bir arkadaşlık ve dâimî bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederane, ferzendane, kardeşane, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle, akidesiyle olabilir. Meselâ der: “Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta dâimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü; ebedî bir güzelliği var, gelecek. Ve böyle dâimî arkadaşlığın hatırı için herbir fedakârlığı ve merhameti yaparım.” diyerek o ihtiyare karısına, güzel bir huri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir. Yoksa kısacık bir-iki saat surî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfârakate uğrayan arkadaşlık; elbette gâyet sûrî ve muvakkat ve esassız, hayvân gibi bir rikkat-i cinsiye ma’nasında ve bir mecazî merhamet ve sun’î bir hürmet verebilir.

Səs yoxdur