Şualar | OnBirinci Şuâ | 282
(205-299)

Ve o küllî ve pek çok meyvelerinden “Beş meyve”si, meyve-i mi’rac olarak Otuz Birinci Söz’ün âhirinde ve “Beş meyve”si, Yirmi Dördüncü Söz’ün Beşinci Dal’ında nümûne olarak yazılmış. Erkân-ı îmaniyenin herbirinin ayrı ayrı pek çok, belki hadsiz meyveleri olduğu gibi, mecmu’unun birden çok meyvelerinden bir meyvesi, koca Cennet ve biri de saadet-i ebediye ve biri de belki en tatlısı da rü’yet-i İlâhîyedir diye, başta demiştik. Ve Otuz İkinci Söz’ün âhirindeki muvazenede, îmanın saadet-i dâreyne medâr bir kısım semereleri güzel îzah edilmiş. “Îman-ı bil’kader” rüknünün kıymetdar meyveleri bu dünyada bulunduğuna bir delil, umum lîsanında



darb-ı mesel olmuştur. Yâni, “Kadere îman eden, gamlardan kurtulur.” Risâle-i Kader’in âhirinde güzel bir temsil ile, iki adamın şâhâne bir sarayın bahçesine girmesiyle, bir küllî meyvesi beyân edilmiş.. hatta ben kendi hayatımda binler tecrübelerimle gördüm ve bildim ki; kadere îman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur. Elîm musîbetlerde, ne vakit kadere îman cihetine bakardım; musîbet gâyet hafifleşiyor görüyordum. Ve kadere îman etmeyen nasıl yaşayabilir diye hayret ederdim.

Melâikeye îman rüknünün küllî meyvelerinden birisine, Yirmi İkinci Söz’ün İkinci Makam’ında şöyle işâret edilmiş ki; Azrâil Aleyhisselâm Cenâb-ı Hakk’a münâcât edip demiş; “Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibâdın benden küsecekler, şekvâ edecekler.” Ona cevaben denilmiş: “Senin vazifene hastalıkları ve musîbetleri perde yapacağım; tâ ibâdımın şekvaları onlara gitsin, sana gelmesin.” Aynen bu perdeler gibi Azrâil Aleyhisselâm’ın vazifesi de bir perdedir. Tâ haksız şekvalar Cenâb-ı Hakk’a gitmesin. Çünkü; ölümdeki hikmet ve rahmet ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp itiraz eder, şekvaya başlar. İşte bu haksız şekvalar Rahîm-i Mutlak’a gitmemek hikmetiyle Azrâil Aleyhisselâm perde olmuş. Aynen bunun gibi bütün meleklerin, belki bütün esbâb-ı zâhiriyenin vazifeleri, izzet-i rubûbiyetin perdeleridir. Tâ güzellikleri görünmeyen ve hikmetleri bilinmeyen şeylerde kudret-i İlâhîyenin izzeti ve kudsiyeti ve rahmetinin ihâtası muhafaza edilsin, itiraza hedef olmasın ve hasis ve ehemmiyetsiz ve merhametsiz şeyler ile kudretin mübâşereti -nazar-ı zâhirîde- görünmesin.

Səs yoxdur