Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 340
(323-383)

Aziz kardeşlerim!

Ben tahmin ediyordum ki; hakîki ve en son müdâfaanâmemiz, Denizli hapsinin meyvesi olan risâlecik olacak. Çünkü, evvelce ba’zı evham yüzünden bir seneden beri aleyhimize geniş bir tarzda çevrilen plânlar bunlardır: “Tarîkatçılık, komitecilik ve haricî cereyanlarına âlet olmak ve dinî hissiyatı siyasete âlet etmek ve cumhuriyet aleyhinde çalışmak ve idare ve âsâyişe ilişmek” gibi asılsız bahâneler ile bize hücum ettiler. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, onların plânları akîm kaldı. O kadar geniş bir sahada, yüzer talebelerde, yüzler risâlede, onsekiz sene zarfındaki mektub ve kitablarda hakîkat-ı îmaniyeden ve Kur’âniyeden ve âhiretin tahkikinden ve saadet-i ebediyeye çalışmaktan başka bir şey bulmadılar. Plânlarını gizlemek için gâyet âdî bahâneleri aramağa başladılar. Fakat hükümetin ba’zı erkânını iğfal edip aleyhimize çeviren dehşetli ve gizli bir zındıka komitesi şimdi doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına bize hücum etmek ihtimaline karşı, Güneş gibi zâhir ve şübhe bırakmaz ve dağ gibi metin, sarsılmaz olan “Meyve Risâlesi” onlara karşı en kuvvetli bir müdâfaa olup onları susturacak diye bize yazdırıldı zannediyorum.

Said Nursî


* * *

Kardeşlerim!

Gerçi yeriniz çok dardır, fakat kalbinizin genişliği o sıkıntıya aldırmaz, hem yerlerimize nisbeten daha serbesttir. Biliniz! En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinâdımız, tesânüddür. Sakın sakın bu musîbetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar ve “Böyle olmasaydı şöyle olmazdı” diye birbirinizden gücenmeyiniz.

Səs yoxdur