Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 374
(323-383)

Hem şarlatanlar, hodfuruşluklarına bir vesile yapabilirler. Nasılki şimdi ispirtizmacılar “cinler ile muhabere” nâmiyle şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medâr-ı bahs edilmez. Hem Hâtem-ül Enbiya’dan sonra, cinlerde peygamber gelmemiş. Hem Risâle-i Nur bu zamanda bir taun-u beşerî olan maddiyyunluk fikrini ibtal etmek için cinnî ve ruhanîlerin vücûdlarını kat’i hüccetler ile isbat etmeye çalışmış, bu mes’eleye üçüncü derecede bakmış, tafsilini başkalara bırakmış. Belki inşâallah Risâle-i Nur’un bir şâkirdi, Sûre-i Rahman’ı tefsir edip bu mes’eleyi de halleder.

* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!


Hakîkaten Hâfız Ali, Hâfız Mehmed ve Mehmed Zühdü’nün vefatları; değil yalnız bize ve Isparta’ya, belki bu memlekete ve âlem-i İslâma büyük bir zayiattır. Fakat şimdiye kadar bir cilve-i inâyet olarak, Risâle-i Nur’un bir şâkirdi zâyi’ olduğu zaman, der’akab iki-üç tane o sistemde meydana çıktığından, kuvvetle ümidvârız ki, başka şekilde o kahramanların vazifelerini görecek, ümid ettiğimizden ciddî şâkirdler çıkarlar, görürler. Zâten o üç mübârek merhum zâtlar, az bir zamanda, yüz senelik vazife-i îmaniyeyi gördüler. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, onların yazdıkları ve neşrettikleri ve okudukları huruf-u Nuriye adedince onlara rahmetler eylesin, âmîn!

Benim tarafımdan o Hâfız Mehmed’in akrabasını ve mübârek köyünü tâziye ediniz. Ben de, onu Hâfız Ali ve Mehmed Zühdü’ye arkadaş edip, üstadlarımın aktab kısmının isimleri içinde o üçünün isimlerini dâhil edip, Hâfız Âkif’i dahi Âsım ve Lütfi’ye arkadaş ettim.

* * *
Səs yoxdur